Cizreli Muhammed Saîd Efendi
TÖVBE EDEN GENÇMuhammed Said Efendi, Cizre Ulucâmide ders vermeye, vaaz ve nasihatlerde bulunmaya başladı. Birçok kimse onun sohbetlerinde doğru yola kavuştu. Bir gün alkolik bir genç, Muhammed Said Efendinin yanına gelip; "Efendim! Tövbe edeceğim fakat içkiden bir türlü kurtulamıyorum. Artık bu, irâdemin dışında bir hâl" deyince, Muhammed Said Efendi; "Her günahtan tövbe ederek yapmamaya azmet. İçkiyi de içemeyeceksin" buyurdu. O kişi; "Kendimi tutamıyorum" deyince, Muhammed Said; "İçebilirsen iç" buyurdu. Bunu bir müsaade zanneden alkolik, tövbe etti. Öğle saatlerinde meyhâneye gitti. Ne zaman kadehi eline alsa, kadehin içinde Muhammed Said'in kamasının ucunu gördü. Meyhâneciyi çağırıp bardağı değiştirdi. Bu değiştirme üç sefer tekrarlandı. Her seferinde bardağın içinde Muhammed Said Efendinin kamasının ucu duruyordu. Sonunda meyhâneden çıktı ve doğruca onun vaaz verdiği câmiye gitti. Muhammed Said Efendi onu görünce; "Üç kerre yetmedi mi? Bardağını bir daha değiştirseydin, kama ile iki parça olurdun" buyurdu. O zât, Muhammed Said'e talebe oldu ve ömrünün sonuna kadar tövbesini bozmadı.
BİR SOHBETİN BEREKETİYLE!..
Muhammed Said Efendi 1913 (H.1331) senesinde Cizre'de vefât etti. Kalabalık bir cemâat tarafından kılınan namazdan sonra Cizre Mezarlığına defnedildi... Vefâtından seneler sonra, aynı mezarlığa bir kişiyi defnettiler. Akşam rüyâda bu kişiyi Muhammed Said Efendinin talebelerinden birisi gördü. O kimsenin başında iki suâl meleği duruyordu. Defnedilen kişi korkudan titriyordu. Yüzü ve vücudu simsiyahtı. Suâl meleklerine cevap verecek bir hâli yoktu. Bu sırada bir nûr kabrin içini kapladı. Nûr coşup dalgalar hâlinde ölünün vücuduna çarpıyor, çarptıkça beyazlaşıyordu. Sonunda bütün vücûdu nûr kesildi. Meleklerin bütün suâllerini cevaplandırdı. Ertesi gün bunun kim olduğunu merak eden talebe, hemen araştırdı. Bir bakkal olduğunu, köylünün haklarını karıştırdığını, fakat bir gün Muhammed Said Efendinin sohbetinde bulunup, ona muhabbet etmiş olduğunu öğrendi. Bu durumun o mübarek zata bir defacık muhabbet etmenin bereketiyle olduğunu anladı...