Hadîs-i şerîfte, (Müslümânın Müslümân üzerinde beş hakkı vardır: Selâmına cevap vermek, hastasını yoklamak, cenâzesinde bulunmak, davetine gitmek ve aksırıp elhamdülillah diyene, yerhamükellah diyerek cevap vermek) buyuruldu. Fakat, çağrılan yere gitmek için, şartlar vardır. Yemek şüpheli ise, sofrada ipek kumaş, altın, gümüş varsa, tavanda ve duvarlarda canlı resimleri varsa, çalgı çalınıyorsa, oyun oynanıyorsa, böyle olan yere gidilmez. Zâlimin, bid’at sâhibinin, fâsıkın ve kötü kimselerin ve övünmek için çok para harcamış olanın davetine de gidilmez. Riyâ, gösteriş için yapılan davete gidilmez. Böyle mâniler bulunmayan davete gitmek lâzımdır. Harâm olan şeyler, odada ise gidilir. Sofrada ise gidilmez. Bilmeyerek gidildi ise, kalbi ile beğenmeyerek oturulur veyâ bir bahâne ile geri dönülür. Çünkü harâm işlememek için, sünnet terk edilir. Gıybet söylemek veyâ dinlemek, çalgıdan ve oyundan dahâ büyük günâhtır. Söz veyâ makâm sâhibi ise, sofrada günâha mâni olmalı veyâ geri dönmelidir. Bakıcısı bulunan hastayı ziyâret sünnettir. Kimsesi yok ise, yoklamak vâciptir. Müslümânın cenâze namâzını kılmalı, hiç olmazsa birkaç adım cenâzede bulunmalıdır...
Birinin evine, odasına, bahçesine girileceği zamân izin istemek vâciptir. Kapıya vurarak veyâ seslenerek, meselâ selâm vererek izin istemeden içeri girmemelidir. Ana baba, çocuğunun, çocuk, bunların odasına gireceği zamân da izin istemelidir. İzin üç defa istenir. Birincisinde izin verilmezse, bir dakîka kadar sonra, ikinci defa istemeli, yine verilmezse, üçüncü defa istemelidir. Yine izin verilmezse, [dört rekat namâz kılacak kadar beklemiş ise], içeri girmemeli, gitmelidir. Kapı aralanırsa, aradığı kimseyi sormadan önce, kendini tanıtmalıdır. İçeri girmeğe rızâsı olduğu bilinen kimsenin yanına izin almadan girilebilir.