“Dünyâ, Allahü teâlâ ile senin aranda perde olan her şeydir.”
“Şikâyet ve gönül darlığı, ma’rifet azlığından ileri gelir.”
“Ahlâk, Allahü teâlânın sana ihsân ettiklerini büyük, senin O’nun rızâsı için yaptıklarını küçük görmendir.”
“Allahü teâlâya yakınlık makamına kavuşmak isteyen, nefsin arzuları ile kendisi arasında, demir gibi kavi bir duvar bulundursun.”
“Sabrın alâmeti, şikâyeti terk, musîbet ve sıkıntıları gizlemektir.”
“Devamlı ilimle meşgûl olmak, insanın ayıplarını anlamasına sebeb olur.”
“İlim öğrenmek, ilmi ile amel etmek, amelini düzgün yapamadığını düşünüp korkmak, Allahü teâlâyı tanımanın alâmetlerindendir.”
“Susmayı ganîmet saymayan kimse, ne kadar konuşursa konuşsun boşunadır.”
“Bir kimse, İslâmiyetin emirlerine uyup uymadığını anlamak istiyorsa, bu emir ve yasakları nefsine tatbik etsin. Eğer emirleri yapmakta ve yasaklardan sakınmakta bir isteksizlik, gevşeklik yoksa, bilsin ki İslâmiyete uymaktadır.”
“Nefsine aldanan, şehevi duygularına esîr olur. Hevâî arzularının zindanına kapatılır ve o kulun kalbi fâideli işlerden zevk alamaz. Kur’ân-ı kerîmi her gün hatmetse bile, ilâhi kelâmı okumaktaki esas tadı bulamaz. Bunun hâl çâresi, nefsin esâretinden kurtulmayı candan arzu etmektir.”
“Allahü teâlânın takdîr ve taksimine râzı olup, Allahü teâlâ ile iktifa edenin iç hâli düzgün, Allahü teâlâyı tanıması kolay olur. Allahü teâlânın yasak ettiklerinden sakınanın gidişatı dosdoğru, ahlâkı güzel olur. Helâlinden az yiyenin ise, beden sıhhati düzgün olur.”
“Ârifler her işin başlangıcında, avam ise başka şeylerden ümit kestikten sonra Allahü teâlâya müracaat ederler.”
Ebû Nasr Harrânî diyor ki: “Abdullah bin Muhammed Râzî’ye, bir duâ öğretmesini rica ettim. Bana şöyle duâ etmemi söyledi: Yâ Rabbi! Bize, seni hakkıyla tanımayı, sana hakkıyla ibâdet edebilmeyi ihsân et. Bizi sana yaklaştıracak şeyleri nasip eyle. Bizlere hâlis tevekkül, hüsn-i zan, dünyâ ve âhırette afiyet ve iyilikler ihsân buyur.”