Dünyâ Için, Dünyâda Kalacağın Kadar Çalış!
Şiblî hazretleri buyurdu ki: "Dört yüz hocadan ders okudum. Bunlardan dört bin hadîs-i şerîf öğrendim. Bütün bu hadîslerden bir tânesini seçip kendimi ona uydurdum, diğerlerini bıraktım. Çünkü, kurtuluşu ve ebedî saâdete kavuşmayı bunda buldum ve bütün nasîhatleri hep bunun içinde gördüm. Seçtiğim hadîs-i şerîf şudur: Peygamber efendimiz bir Sahâbîye buyurdu ki: "Dünyâ için, dünyâda kalacağın kadar çalış! Âhiret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya muhtâç olduğun kadar itâat et! Cehennem'e dayanabileceğin kadar günâh işle!"
Bir gün biri Şiblî hazretlerine gelip, geçim derdinden bahsetti ve şöyle söyledi: "Efendim! Nafakası üzerime düşen evlâdım çoktur. Onların ihtiyaçlarını göremiyorum. Ne olur bana bir çâre gösterin."
Bunun üzerine Şiblî hazretleri; "Hemen evine git, kimin rızkını sana bağlı görürsen kapı dışarı at! Kimin rızkını cenâb-ı Hakk'a bağlı görürsen, o da evde kalsın" dedi...
Bunun üzerine o zât; "Ben kitaplarda okudum, Allahü teâlâ her kulun rızkına kefîldir" dedi. İmâm-ı Şiblî; "Öyleyse üzülmeye gerek yok. Allahü teâlâ her mahlûkun rızkına tek tek kefildir" buyurdu...
Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri, güneş batarken güneşin sararmasına, şöyle bir benzetme yapardı: "Tıpkı mümin de böyledir. Dünyâdan göçeceği zaman, varacağı makam sâhibinden çekindiği için, nasıl karşılanacağını bilmeyip, böyle sararır." Sonra da ilâve etti: "Gün doğarken de, çok aydın olarak doğar. Bu da, bir müminin öldükten sonra kabrinden kalkışına benzer. Bir mümin kabrinden kalktığında, yüzü güneşin doğduğu gibi parlar."
Bir gün, Ebû Bekr-i Şiblî; "Allah Allah!" deyip duruyordu. O sırada ihlaslı bir genç;"Niçin Lâ ilâhe illallah demiyorsun?" diye sordu. Bunun üzerine Şiblî hazretleri derin bir ah çekerek, "(Lâ ilâhe) der de (illallah) diyemeden vefât ederim diye korkuyorum" dedi. Bu sözler gence çok dokundu ve orada bir âh çekerek vefât etti.