"Dünyâyı iki defâ terk etmek lâzımdır. Önce dünyânın her türlü nîmetlerini terk etmek. Sonra nîmetlere şükür için dünyâya dönmek ve dünyâ hırsından uzak olmaktır."
"İnsanlar edebi üç ayrı şekilde anlamaktadırlar. Dünyâ ehlinin edebi; fesâhat ve belâgat ilimlerine sâhip olup, pâdişâhların isimlerini ve şiirlerini ezberlemektir. Dünyâya ehemmiyet vermeyen zâhidlerin edebi; riyâzet çekerek nefsi ıslâh etmek, şehvet ve arzularını terk ederek dînin emir ve yasaklarına uygun hareket etmektir. Âriflerin edebi; kalb temizliği, sırların kontrolü, vaktin muhâfazası, hatıra gelen şeylere iltifât edilmemesi, taleb, huzûr ve kurb ânında edebe riâyet edilmesidir."
“Yakın akrabâya, kardeşlerine, dostlarına, sevdiklerine, arkadaşlarına, komşularına samimî bir sevgi, tevâzu ve alçak gönüllülük üzere olmalı, onların sıkıntılarını paylaşmalıdır. Dünyâ o kadar âhım şâhım bir yer değildir. Dünyâ işleri için birbiriyle irtibâtı kesip, kopmamalıdır. Hiçbir âile ocağı çekişmekten başka bir şeyle sönmemiştir. Düşmanlık yapanlara da iyilik ederek onları mahcûb etmelidir.”
“Kur'ân-ı kerîmde meâlen şöyle buyruluyor: (Düşmanların kötülüğünü onlara iyilik yapmak sûretiyle def et. Böyle yaparsan, düşman olan kimsenin sana dost olduğunu, seni sevdiğini göreceksin. Bunu [düşmana iyiliği] ancak çok sabırlılar ve büyük nasîb sâhipleri yapar.) (Fussilet sûresi: 34) Bu sözümüz, dünyâlık sebebiyle, kendisine düşmanlık edilen bir Müslümanın tâkip edeceği yol hakkındadır. Fakat, Râfizîler, Hâricîler ve benzerleri gibi kendilerine sırf Allah için düşmanlık yapılması gereken kimselere karşı tavrımızın ve tutumumuzun nasıl olacağına gelince, bozuk îtikâdlarından tövbe etmedikçe kendilerine muvâfakat edilemez. İsterse babası ve oğlu olsun.
"Âlimde şu üç haslet (özellik) bulunur. Birincisi, kendisinden yukardakine karşı gelmemek. İkincisi, kendinden aşağıdakileri hor ve alçak görmemek. Üçüncüsü, ilmine karşı dünyâlık almamak."