Ebû Ümâme (radıyallahü anh), Peygamber efendimizden (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle rivâyet etti: Peygamberimiz buyurdu ki:
“Nice fâcir âlim ve câhil âbid vardır. Âbidlerin câhillerinden, âlimlerin de facirlerinden kaçınınız.”
“Dünyânın ve âhiretin hayrı ilimle, dünyânın ve âhiretin şerri cehâletle beraberdir.”
Hazreti Ali de (radıyallahü anh) şöyle buyurdu:
“İslâmda benim belimi iki kişiden başkası kıramaz. Bunlar; fâcir âlim ile, bid’atçı âbiddir. Fâcir olan âlimin günah işlediğini gören insanların ilim öğrenmeye karşı meyli azalır. Bid’atçı âbidin dine sonradan sokulan şeyleri ibâdet diye yaptığını görünce, insanların ibâdet yapmağa meyli azalır. İnsanlar bunlara bakarak, bütün âlimlerin ve evliyânın, bu kötü hâl üzere olduğunu zannederler. Öyle ki, âbidlerin havvâs tabakasına ve evliyâullaha da hakaret gözüyle bakıp, onlardan yüz çevirirler. Böylece onların velâyet nûrlarından, güzel sohbetlerinden mahrûm olup, nasipsiz kalırlar. Haberde geldiğine ve Eshâb-ı Kirâmdan bildirildiğine göre; “İlimden maksadı dünyâ olan her âlim için, istediği mal, makam gibi dünyalıklar dışında bir sevap yoktur ve âhirette o, Cehennem odunu olacaktır. Onun ilmi, Resûlullahın; (Fayda vermeyen ilimden sana sığınırım) hadîs-i şerîfinde, Allahü teâlâya sığındığı ilimdir.”
Resûlullah efendimiz Eshâb-ı kiramına buyurdu ki: “Size Cennet ehlinin en şereflilerini bildireyim mi?” Sahâbe-i kirâm (radıyallahü anhüm); “Evet yâ Resûlallah” dediler. Bunun üzerine; “Onlar ümmetimin âlimleridir” buyurdu.
Yine buyurdu ki: “Âlime bir defa bakmak, bana, gündüzlerinde oruç tutarak, gecelerini ihyâ ederek yapılan bir senelik ibâdetten daha sevimlidir.”
“Mi’râc gecesi Cehenneme muttali oldum. Cehennem ehlinin fakirler olduğunu gördüm.” Eshâb-ı kirâm; “Bu fakirler, malı olmayanlar mı?” diye suâl ettiler. “Hayır (onlar değil, fakat) ilmi olmayanlar, ilim fakirleridir” buyurdu.