Ebabil Kuşları Ve Ebrehe'nin Sonu!
MEKKE'YE DOĞRU YOLA ÇIKTI...Ebrehe'nin bu sözleri Arablar arasında duyulup yayıldı. Buna çok kızan Arablardan biri, kilisenin içine girip def-i hâcetini yaparak kirletti. Yemen vâlisi Ebrehe bundan dolayı çok kızıp, "Kâbe'yi yıkacağım" diye yemin etti. Habeş askerlerini toplayıp, gidip Kâbe'yi yıkmak için yola çıktı...
Ebrehe'nin bir fili vardı. Bu fili önlerine alıp Mekke'ye doğru yürüdüler. Fili Kâbe'ye doğru sürdüler. Fil aslâ o tarafa yürümedi. Yönünü başka tarafa çevirdiklerinde, o tarafa koşarak gidiyordu. Sonunda bir yerde durmak mecbûriyetinde kaldılar. Mekke çevresine adamlar gönderdiler. Bunlar Abdülmuttalib'in ikiyüz devesini yakalayıp getirdiler... Abdülmuttalib develerini istemek için Ebrehe'nin yanına geldi. Ebrehe onu uzaktan görünce heybetinden ürperdi. "Bu gelen kimdir?" diye sordu. "O, Mekke'nin büyüğü, reisidir" dediler. Ebrehe onu karşılayıp, kendi minderi üzerine oturttu ve "Ne istiyorsun?" deyince "Develerimi" dedi. Ebrehe; "Ey Kureyşin efendisi! Ben size izzet ve şeref kazandıran şu Kâbe'yi yıkmak için geldim, sen ise develerini istiyorsun!" dedi. Abdülmuttalib şöyle cevâb verdi:
"KÂBE'NİN SAHİBİ VARDIR!.."
"Ben develerin sâhibiyim, kendi malımı istiyorum. Kâbe'nin sâhibi vardır. O herkese karşı gâlib gelir ve Kâbe'yi korur!" Sonra Abdülmuttalib'e develerini verdiler, geri döndü. Kâbe'ye gidip kapısının halkasına yapışarak, duâya başladı... O sırada gökyüzünde ansızın sürü hâlinde kuşlar (Ebabil kuşları) gördü. O zamâna kadar öyle kuşlar hiç görmemişti. Kuşlardan herbirinin gagasında ve iki ayağında mercimekten büyük, nohuttan küçük taşlar vardı. Her taşın üzerinde bir kâfirin ismi yazılı idi. Kuşların bıraktığı taş, başına isâbet eden askerin altından çıkıyor ve o asker hemen ölüyordu. Atlı ise, atı da ölüyordu...
Ebrehe'nin ordusu kaçmaya başladı. Kuşlar takip edip, taş bırakarak hepsini öldürdüler. Ebrehe de çok perişân bir hâlde öldü...