Ebân Bin Yezîd

Ebân Bin Yezîd

Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), bir gazâdan dönmüştü. Mescide girdi ve iki rekat namaz kıldı. Her gazâdan döndükten sonra böyle yapar, sonra, önce kızı Fâtıma'ya (radıyallahü anhâ), daha sonra da hanımlarına uğrardı. Yine âdeti üzere namaz kıldıktan sonra, Hazreti Fâtıma'ya uğradı. Hazreti Fâtıma, babasını ağlayarak kapıda karşıladı. Resûl-i ekrem efendimiz ona; "Niçin ağlıyorsun?" buyurdu. Hazreti Fâtıma da; "Yâ babacığım! Seni rengin solmuş, elbisen eskimiş bir vaziyette gördüm de onun için ağlıyorum" dedi. Bunun üzerine Server-i âlem; "Ey Fâtıma! Ağlama, Allahü teâlâ babanı bir vazife ile görevlendirdi. İstenilse de, istenilmese de, dünya üzerinde insanın yaşayabildiği her yere bu din yayılacaktır. Benim vazifem de bunu temin için çalışmaktır" buyurdu.

Temim-i Dâri (radıyallahü anh) şöyle rivâyet etti: "Resûl-i ekrem efendimiz bir gün şöyle buyurdu: (Bu din, gece ve gündüzün hüküm sürdüğü her yere mutlaka ulaşacaktır. Allahü teâlâ, bu dinin şerefle veya zorla girmediği hiçbir şehir ve köy bırakmayacaktır. Allahü teâlâ, orada İslâm dinini ve Müslümanları muzaffer, küfrü de zelil ve hakir kılacaktır.) Ben bunu kendi ailem içinde müşâhede ettim. Ailemden Müslüman olanlar, hayra ve şerefe kavuştu. Küfürde ısrar edenler ise, zelil ve hakir kaldılar."

Enes bin Mâlik (radıyallahü anh) diyor ki: "Resûlullah efendimiz insanların en güzel huylusu idi. Beni bir gün, bir yere gönderdi. 'Vallahi gitmem' dedim. Fakat gidecektim. Emrini yapmak için dışarı çıktım. Çocuklar sokakta oynuyordu. Onların yanından geçerken arkama baktım. Resûlullah efendimiz arkamdan geliyordu. Mübarek yüzü gülüyordu. (Yâ Enes! Dediğim yere gittin mi?) buyurdu. 'Evet gidiyorum yâ Resûlallah' dedim."

Merkebin Yükü Nedir Bir Sor Bakalım

Vehbi Tülek

İnsanlardan Bir Sıkıntı Gelirse, Affedin!

Vehbi Tülek

İlimleriyle Dalâlete Düşen Kimseler!

Vehbi Tülek

Yaşayan Maşuktur, âşık Bir Ölüdür

Vehbi Tülek

Kalan Günlerinin Kıymetini Bil

Vehbi Tülek