Ebû Abdullah Nibâcî
"Hür insana edepli olmak ne güzel yakışır.""İbâdetin esâsı üçtür: Allahü teâlânın hükümlerinin hepsini kabûl et, O'nun yanında kıymeti olmayan bir şey yapma, O'ndan başkasından bir şey isteme."
"Her şeyin bir yardımcısı vardır, dinin hizmetkârı da edeptir."
"Rızkını Allah'a havâle edip, yalnız O'ndan bekleyenin ahlâkı güzelleşir, harcarken cömert olmak ona zor gelmez, namazda dünyâ malı için vesveseye düşmez."
"Allahü teâlâdan gelen şeyleri, nimetleri ve kendisinden Allahü teâlânın neyi istediğini bilmeyen kimse, kalbini perdelemiş olur. Kim nefsinin isteklerine kavuşmak için acele ederse, iyiliklere kavuşma yollarını keser. Kim nefsinin her istediğini yer ve bunların peşine düşerse, o kimsenin başına çeşitli belâlar gelir. Allahü teâlâyı unutmak, O'ndan gâfil olmak, Cehennem'e girmekten daha şiddetli bir haldir. Allahü teâlâdan başka şeyleri anmak, onlardan bahsetmek kalpte kasvete, katılığa sebeb olur. Şeytan; 'Kim bana karşı kendini benim tuzağımdan kurtardığını zannederse, ben onu ucub ile yâni kendini beğenmekle tuzağıma düşürürüm' demiştir."
Ebû Abdullah Nibâci vefatına yakın günlerde buyurdu ki:
MÜMİNİN BEŞ HASLETİ
"Müminin bilmesi gereken beş haslet vardır ki, şunlardır: Birincisi, Allahü teâlâyı bilmek, tanımak, mârifetullah. İkincisi, hakkı, hukûku tanımak, gözetmek. Üçüncüsü, yapılan işte, amelde ihlâslı olmak, sırf Allah için yapmak. Dördüncüsü, sünnet ile amel etmek, sünnete uymak. Beşincisi, helal yemek. Eğer Allahü teâlâyı bilir fakat hakka, hukûka riâyet etmezse, bu bilmesinden bir fayda elde edemez. İhlâsla amel, iş yapmazsa tanıması, bilmesi ona yine fayda vermez. Sünnete uymazsa ve helal yemezse, yine Allahü teâlâyı bilmesinden fayda elde edemez. Eğer yediği helalden olursa kalbinde bir safâ, temizlik hâsıl olur. Bu temizlik ile dünyâ ve âhiret işlerini görür. Eğer yediği şüpheli ise yediği şüpheli şeyin mikdârı kadar da işleri şüpheli olur. Yediği haramdan olursa, onun dünyâ ve âhiret işleri karanlık olur. İnsanlar böyle bir kimseyi gözü görüyor diye vasıflandırsalar bile aslında o kördür. Tövbe edinceye kadar da bu mânevi körlükten kurtulamaz."