Ebül-berekât Hakkârî
Ebü'l-Berekât Hakkâri hazretleri, küçük yaşta yüksek ilim sahibi âlimlerin meclislerine devam etti. Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin halifelerinden olan amcası Adiy bin Misafir, o sırada Hakkâri dağlarında, bıkıp usanmadan insanları Allah yoluna çağırmaktaydı. Bu zatın elinde kısa zamanda yüksek makamlara ulaştı. Üstünlükleri dillere destan oldu...Kalblere şifâ olan mübarek sözlerinden bazıları:
"İlme çalışanın işâreti, dünyâdan kaçmaktır, dünyâyı sevip onda kalmak değil."
"Kendisiyle amel etmediğin şeyi bırakman daha iyidir. İlim, amel etmektir. Allahü teâlâya itâat ettiğin zaman sana öğretir. Allahü teâlâya isyân edersen, sana öğretmez. İlim, âlimlerin ihtiyaç malzemesidir."
"Kâmil olan Allah yolcusu ile sohbet etmek, Kur'ân-ı kerim okuyan ile sohbet etmekten daha sevimlidir."
"Mârifetten mahrum kalan kimse, ibâdetinin tadını bulamaz."
"Bugün ilim, onu vâsıta yapıp karnını doyuranların eline geçti."
VEFA, EDEB VE MÜRÜVVET
"Vefa; kalbin ezeliyetin nuru ile ünsiyet peyda edip, Allahtan başkasına muhabbeti bırakarak, O'na yakininde ısrarlı olmasıdır. Edeb; kulun, Allahü teâlâya karşı vazifelerini, vakitlerini nasıl ayarlayacağını, kendini O'ndan uzaklaştıran şeylerden nasıl korunacağını bilmesidir. Mürüvvet ise; Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyi hatırlamayan kalble zikre devam etmek, sözlerinde ve işlerinde Allahü teâlânın emrine uymak, içte ve dışta Allahtan başka her şeyden uzak durmak, kendisine bir sermâye olan vaktini iyi değerlendirmekten ibarettir... Bir kulda bu üç haslet (vefa edeb ve mürüvvet) bulunursa, Allahü teâlâya yakin olmanın tadını tatmış olur. Onun gönlüne O'ndan ayrı kalmanın korkusundan bir kor düşmüş olur. Ona kavuşmak ateşiyle yanmaktan kurtulamaz."
Ebü'l-Berekât hazretleri, vefat ederken şunları söyledi:
"Muhabbet sarhoşluğu ile mest olan bir kimse, ancak mahbûbunu görmekle ayılabilir. Çünkü muhabbetin sarhoşluğu, sabahı müşahede olan bir gecedir. Meyvesi mücâhede olan doğruluk gibi..."