Ebû Mensûr Ve Imân E­den Ya­hu­di

Ebû Mensûr Ve Imân E­den Ya­hu­di
ONA MU­HAB­BET DU­YU­YOR­DU
Ni­za­mi­ye Med­re­se­si'nde­ki fı­kıh âlim­le­ri­nin soh­bet­le­ri­ne de­vam eder­dim. On­la­rın çok za­man, "Ebû Men­sûr Hay­yât, Kur'ân-ı ke­ri­min kı­ra­atı­nı iyi bi­lir, ma­na­sı­nı an­lar, harf­le­ri söy­le­yi­şin­den ve se­sin­den, Kur'ân-ı ke­rim­den ne ka­dar çok lez­zet al­dı­ğı an­la­şıl­mak­ta­dır" der­ler­di. On­la­rın böy­le söy­le­me­le­ri kal­bim­de Ebû Men­sûr haz­ret­le­ri­ne kar­şı mu­hab­be­te se­bep ol­du. Öy­le ol­du ki, gi­dip on­dan ders ala­rak, onun yo­lu­na tâ­bi ol­ma­yı ar­zu­lar ol­dum. Her na­maz­dan son­ra: "Yâ Rab­bi! Sa­na han­gi yol­dan yak­la­şa­bi­le­ce­ği­mi, han­gi âli­me tâ­bi ol­ma­mın uy­gun ol­du­ğu­nu ba­na gös­ter" di­ye Al­la­hü te­âlâ­ya yal­va­rır ol­dum...
Bir ge­ce rü­yâm­da, Ebû Men­sûr Hay­yât haz­ret­le­ri­nin mes­ci­di­ne doğ­ru gi­di­yor­dum. Mes­ci­din bah­çe ka­pı­sın­da bir hay­li in­san top­lan­mış­tı. On­la­ra ne için top­lan­dık­la­rı­nı sor­dum. Re­sû­lul­la­hın (sal­lal­la­hü aley­hi ve sel­lem) Ebû Men­sûr haz­ret­le­ri­nin mes­ci­di­ni şe­ref­len­dir­dik­le­ri ve be­ra­ber­ce içe­ri­de ol­duk­la­rı­nı söy­le­di­ler. Ebû Men­sûr haz­ret­le­ri­nin câ­mi­inin bah­çe­sin­de bu­lu­nan oda­sı­na doğ­ru yö­nel­dim. Oda­da Ebû Men­sûr haz­ret­le­ri ile Re­su­lul­lah efen­di­miz otu­ru­yor­du. Yan­la­rı­na yak­la­şıp se­lâm ver­dim. Se­lâ­mı­mı al­dı­lar. Yan­la­rı­na otur­dum. Da­ha ben hiç­bir şey söy­le­me­den Ebû Men­sûr haz­ret­le­ri, Re­sû­lul­la­ha be­nim hâ­li­mi arz et­ti. Re­sû­lul­lah da ba­na dö­nüp, üç de­fa 'Sa­na tav­si­yem, bu zâ­tın men­sub ol­du­ğu mez­heb­dir... bu­yur­du. Hay­ret­le uyan­dım. He­men gi­dip o mü­ba­re­ğin ta­le­be­si ol­dum."

BÖY­LE KA­LA­BA­LIK GÖ­RÜL­ME­Dİ!..
Ta­le­be­le­rin­den Si­le­fi an­la­tır:
"Ho­cam Ebû Men­sûr Hay­yât'ın ce­na­ze­sin­de bu­lun­dum. O za­ma­na ka­dar öy­le bir ka­la­ba­lık top­lan­dı­ğı­nı gör­me­miş­tim. İn­san­lar be­re­ket­len­mek için onun ce­na­ze na­ma­zı­nı kıl­mak is­ti­yor­lar­dı. İlk ön­ce Kasr Câ­mi­i'ne gö­tü­rül­dü. Ora­da na­ma­zı kı­lın­dık­tan son­ra, iz­di­ham­dan na­maz kı­la­ma­yan­lar, Men­sûr Câ­mi­i'nde ikin­ci de­fa na­ma­zı­nı kıl­dı­lar. Ce­na­ze­de­ki bu ka­la­ba­lı­ğı, bir İs­lâm âli­mi­ne bu de­re­ce il­ti­fat edi­lip kıy­met ve­ril­me­si­ni, Müs­lü­man­la­rın hü­zün­lü ve coş­kun ha­re­ket­le­ri­ni, ke­nar­dan sey­re­den bir Ya­hu­di­nin kal­bi yu­mu­şa­dı. Al­la­hü teâ­lâ, bu mü­ba­rek zâ­tın hür­me­ti­ne o Ya­hu­di­ye hi­dâ­yet ver­di. Ke­li­me-i şe­hâ­det ge­ti­rip Müs­lü­man ol­du. Çar­şam­ba gü­nü ve­fât et­ti, per­şem­be gü­nü güç­lük­le def­ne­di­le­bil­di."

El Helâl Kârda, Gönül Ise Hakîkî Yârdadır

Vehbi Tülek

Gelen Belalara Sabırlı Hatta Şükredici Olmalı

Vehbi Tülek

Kişiyle Alay Etmenin Sonu Pişmanlıktır

Vehbi Tülek

İnsanlarla Uğraşmakta Hayır Ve Fayda Yoktur

Vehbi Tülek

Ey Mahmûd! Uzat Elini Seni Yukarı Çekeyim

Vehbi Tülek