Ebu Said Harraz Ve Güzel Yüzlü Genç...
Yüksek derecelere kavuştu...Tasavvuf yolunda yüksek dereceye kavuşmuş bir veli olan Ebû Said-i Harrâz, verâ yâni haram ve şüphelilerden sakınmak ve riyâzette yâni nefsin isteklerini yapmamakta gâyet ileriydi. Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için çok çalışırdı. "Allahü tealâya yönelen ve O'ndan başka her şeyi unutan bir kula, 'sen neredensin, murâdın nedir' diye sorulsa, şüphe yok ki, Allah der ve bundan daha güzel vereceği hiçbir cevap yoktur" buyururdu.
Ebû Said-i Harrâz hazretleri Allahü teâlânın ismini çok anar, O'nun rızâsına kavuşmak için çok zikretmek gerektiğini bildirirdi. Bu hususta; "Kulun bu yolda gıdâsı, Allahü teâlânın zikri, yatağı da toprak olmadıkça şeref sâhibi olamaz" buyururdu.
Ebû Said-i Harrâz hazretleri ihlâs sâhibi olup, yaptığı her işi Allahü teâlânın rızâsına uygun yapardı. Başkalarına da ihlâslı olmayı tavsiye ederdi.
Cüneyd-i Bağdâdi rahmetullahi aleyh şöyle demiştir: "Eğer Allahü teâlâ bizden Ebû Said-i Harrâz'ın yaptığının hakikatini taleb etse, muhakkak ki hepimiz helâk olurduk."
Başka bir âlim ise "Ebû Said-i Harrâz ömrü boyunca ayakkabı dikiciliği yaptı. Fakat iki dikiş arasında aslâ Allahü teâlâyı unutmadı" dedi.
"Âşıklar ölseler de diridirler!.."
Ebû Said-i Harrâz anlatıyor: Mekke'de Beni Şeybe kapısında güzel yüzlü bir gencin vefat ettiğini gördüm. Yüzüne bakınca bana tebessüm etti ve "Ey Ebû Said! Bilir misin ki âşıklar ölmez, ölseler bile diridirler, sadece bir yerden öbür yere intikal ederler, işte o kadar!" dedi.