Ebû Ümeyye Bin Hâris

Muaz bin Cebel radıyallahü anh şöyle rivayet ediyor: Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bir seferde beraber bulunuyordum. Bir gün sabahleyin onun yanında idim ve beraber yürüyorduk. Kendisine dedim ki: "Yâ Resulallah, bana, cehennemden uzaklaştıran ve cennete koyan bir iş haber ver" Resûlullah Efendimiz buyurdular ki: "Bana büyük bir şeyden sordun. Ancak Allah'ın kolaylaştırdığı kimseye o, kolaydır. Şöyle ki: Allah'a ibadette bulunur, ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namazı devamlı olarak kılar, haccını da eda edersin. Ve ilave ederek: Sana hayır kapılarını göstereyim mi?Oruç, günahlardan koruyucu bir ibadettir. Sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahların ateş azabını söndürür. Kişinin, gecenin tenha vaktinde kıldığı namaz, salih kulların alametidir." Sonra Resulûllah Efendimiz: "Çok ibâdet etmekten, (o kimselerin) vücutları yataklardan uzak kalır; korkarak ve ümid ederek Rablerine yalvarırlar, verdiğimiz rızıklardan başkalarına verirler, yaptıklarına karşılık olarak, onlar için gizlenen müjdeyi bilen olmaz." (Secde Sûresi) mealindeki Âyet-i Kerimeyi okudu. Bundan sonra: "Sana işin başını, temel direğini ve zirvesini söyleyeyim mi?" buyurdular. "Söyle yâ Resulallah" dedim. Buyurdular ki: "İşin başı İslam, temel direği namaz, zirvesi de cihad'dır" Bundan sonra buyurdular ki: "Bunların hepsini koruyan şeylerin ne olduğunu haber vereyim mi?" "Haber ver, yâ Resulallah" dedim. Bunun üzerine eli ile dilini işaret ederek: "Bunu, yani dilini koru" buyurdular. Bunun üzerine: "Konuştuklarımızla mes'ul tutulur muyuz, yâ Resulallah?" diye sordum. "Allah, Allah! Ey Muaz! Dillerinin ettiğinden başka bir şey insanları cehenneme atar mı? Yani çoğu defa insanı felakete götüren dili, dilinin yaptıklarıdır" buyurdu.