Ebü’l-hasen Fezârî
Abdullah bin Mes'ûd "radıyallahü teâlâ anh" der ki: Bedir gazâsında, Ramazân-ı mübârekin onyedinci Cum'a günü idi. Ben de hâzır idim. Benden âciz kimse yoktu. Lâkin Ebû Cehil'in başını ben kesip getirdim. İki asker birbirine erişti. Ebû Bekr-i Sıddik "radıyallahü teâlâ anh" hazretlerini, Resûlullah Efendimizin "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" huzûr-u şerifinde gördük. Hazret-i Sıddik kendi oğlunu kâfirler safında gördü. Gayret ve hamiyyet-i diniyyesi galebe gelip, din gayreti ile ortaya çıkıp, "Yâ Resûlallah bana izin ver, tâ kâfirler ile muhârebe edeyim. Onların kalblerine vurayım. Oğlumun başını kendi elim ile keseyim" dedi. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem", "Yâ Ebâ Bekr! Harbe katılma. Benim yanımda, gözüm ve kulağım gibi olduğunu bilmiyor musun" buyurup, hazret-i Ebû Bekr'i; Allahü teâlânın selâmını ve kelâmını işiten mübârek kulaklarına ve Allahü teâlâyı bilmediğimiz şekilde gören mübârek gözlerine benzettiler. Server-i âlem Resûl-i ekrem hazretlerinin mübârek başlarından kadem-i şeriflerine kadar her bir âzâsı güzel idi. Velâkin mübârek gözleri ve kulakları cümle âzâlarından dahâ güzel idi. Doğudan batıya bütün Müslümânlar, muvâfık ve muhâlif hepsi bilirler ki, Resûlullah çok kere, kulağından ve gözünden dolayı duâ buyurmuştur. (Ey benim Allahım! Beni kulağım ve gözüm ile fâidelendir. Benim gözümü ve kulağımı benden sonra ümmetime mirâs bırak.) Allahü teâlâ bu iki duâya icâbet etmiştir. Resûl-i ekrem hazretlerini hayâtta Ebû Bekr ile fâidelendirmiştir. Vefâtlarından sonra, Ebû Bekr'i mirâs tutucu halife etmiştir. Bu iki duâ, o iki duâya benzer ki, Ebû Bekr hazretlerine buyurmuşlar idi: (Allahü teâlâ, sana, hayâtımda ve vefâtımdan sonra, benim tarafımdan en iyi karşılıklar versin!) Bu duâların tamâmını Allahü teâlâ kabûl buyurmuştur. Zirâ, İslâm dini önce ve sonra, Ebû Bekr-i Sıddik hazretleri ile karâr tuttu.
Mâlik bin Enes, Ebû Hüreyre'den "radıyallahü teâlâ anh" rivâyet etmişdir ki: Resûlullah buyurmuştur: (Eğer Ebû Bekr olmasa idi, Allahü teâlâ hazretlerine ibâdet olunmaz idi.) Önce kimse Müslümânlığa gelmezdi. Sonra da kimse Müslümânlık üzere kalmaz idi. Her kim ki, o İslâm dinine geldi; ki Allahü teâlânın tevfiki ile geliyordu. Lâkin Ebû Bekr hazretlerinin İslâma gelmesi bunlara sebeb idi. İyi düşünürsen, istersen, bu sözlerin doğru olduğunu anlarsın, bilirsin.