Eğitimci ve yazar Muallim Cevdet

Âilesi 1877 Harbinden sonra Niş’ten Anadolu’ya göçen Muallim Cevdet 1883’te Bolu’da doğdu. İlk ve ortaokulu Bolu’da, liseyi Kastamonu’da bitirdi. Bilâhare İstanbul’a gelerek Dârulmuallimîn-i Âliye Edebiyat Şûbesini birincilikle bitirdi. Bir müddet İstanbul Hukuk Mektebine gitti; daha sonra yatılı olarak İstanbul Erkek Muallim Mektebine girdi. Dârüşşafaka, Robert Koleji ve Şemsülmekâtib gibi özel okullarda öğretmenlik yaptı...
Arkadaşlarıyla Bakü’de bulunduğu sırada, bir öğretmen okulu açarak, Türk-İslâm maârifinin gelişmesine hizmet etti (1907). Burada Rusça ve Latince’yi öğrendi. Türk milliyetçiliği konusunda makaleler yazdı. Pedagoji ve târih araştırmaları yaptığı sırada, Rus hükümeti tarafından sınır dışı edilince İstanbul’a döndü (1908).

ÇEŞİTLİ OKULLARDA DERS VERDİ
Muallim Cevdet, İkinci Meşrutiyet döneminde çeşitli okullarda ders verdi. Dârülmuallimîn’de pedagoji hocalığına başladı. Robert Kolejinde Türk dili ve târihi, İstanbul Erkek Lisesinde din dersleri öğretmenliğine getirildi (1925). Erenköy Kız Lisesinde Farsça, İstanbul Erkek Muallim Mektebi ve Gelenbevi Ortaokulunda târih ve coğrafya öğretmenliği yaptı...
Sebepsiz sık sık görev değişikliği sağlığının bozulmasına yol açan Muallim Cevdet, üzüntüsünden hastalandı ve iki yıl derslere devam edemedi. Raporunun bitiminde Başbakanlık Târih Evrâkı İnceleme Kurulu ile İstanbul Kütüphâneleri Tasnif Heyeti reisliğinde bulundu. Üç ay hasta yürüttüğü görevine daha sonra gidemedi. Maaşı kesildi ve işten çıkarıldı. Hastalığı arttı. 1935 senesinde 52 yaşındayken İstanbul’da vefât etti...

“BEN, ÖLÜME MAHKUMUM!”
Tahir-ül Mevlevi, Muallim Cevdet’in son anlarını şöyle anlatır:
Cevdet Beyi vefatından bir hafta önce ziyarete gittim. Zor konuşuyordu. Bana, şu yalancı dünyada birkaç gün daha misafir olarak kalabileceğini söyledi ve ilave etti:
“Ağabeyim, ben ölüme mahkumum... Bunun için doktor olmak gerekmez. Bir adam ki midesi hiçbir şeyi kabul etmezse, suyu güçlükle içerse nasıl yaşayabilir?”
Bunun üzerine teselli için “Cevdet’im, açıklamaya hacet yoksa da size manevi tıbba tevessül etmeyi tavsiye ederim” dedim. Cevap olarak şunları söyledi: “Ağabeyim, ben doğru bir itikat sahibiyim. Allahımı, Peygamberimi severim. Ben bütün İslam büyüklerini severim...”

Toplam Görüntülenme: 1747

Yayın tarihi: Cumartesi, 14 Haziran 2008

Bunları okudunuz mu?