Ehl-i Sünnet Îtikatını Öğrenmek Farz-ı Ayndır
İlimdeki üstünlüğü Sultan İkinci Mahmûd Hana intikâl edince, Sultan, Bahri Efendiyi İstanbul’a dâvet etti ve çok ihsânlarda bulundu. Pâdişâhın kâtiplerinden Süleymân Feyzi Paşa, Bahri Efendiyi Mısır’dan tanıyordu. Süleymân Feyzi Paşa, Çorum’da yaptırdığı medreseye Bahri Efendiyi müderris tâyin etti. Ömrünün sonuna kadar bu medresede talebe yetiştirmekle meşgûl olan Bahri Efendi, birçok eser yazdı. 1825 (H.1241) senesinde Çorum’da vefât etti...
Bu mübarek zat, bir dersinde şunları anlattı:
Kalbe âid bilgileri, yâni ilm-i ahlâk öğrenmek, her erkeğe ve kadına farz-ı ayndır. Meselâ (Hıkd) “yâni kin bağlamak”, (Haset) [Başkasında bulunan nîmetim onda olmayıp, kendinde olmasını istemektir. Onda olduğu gibi, kendisinde de olmasını istemek haset değildir. Buna (Gıbta) etmek, imrenmek denir ki sevaptır] (Kibir) [Kendini büyük bilmek, üstün görmektir. Kibrli olana karşı kendini büyük göstermek, kibir olmaz. Sadaka vermek gibi sevap olur], (Sû'i zan) etmek [İyi insânı fena bilmek] gibi şeylerin haram olduğunu öğrenmek, her mümine farz-ı ayndır...
Görülüyor ki, îmanı, yâni Ehl-i sünnet îtikatını kısaca öğrenmek ve iyi ve kötü huyları öğrenmek, farz-ı ayndır. Yâni, herkesin öğrenmesi farzdır. Abdesti, guslü, ve orucu ve haramları da, her Müslümanın öğrenmesi farz-ı ayndır. Cenâze yıkamasını, ölüye hizmeti ve sanat ve ticâret bilgilerini öğrenmek farz-ı kifâyedir. Yâni lâzım olan kimselerin öğrenmesi farz olup, başkalarına farz olmaz. Fakat, lüzûmu kadar kimse öğrenmezse, bütün Müslümanlar, hükûmet ve millet, büyük günaha girer. Ulûm-i nakliyyeden yâni din bilgilerinden kendine lâzım olanları öğrenmek farz-ı ayndır. Bundan fazlasını öğrenmek ve ulûm-i akliyyeden faydalı olanları öğrenmek farz-ı kifâyedir. Bir âyet ezberlemek, herkese farz-ı ayndır. Fâtihayı ve üç âyet veya bir kısa sûre ezberlemek vâcibdir.
Kur'an-ı kerimin hepsini ezberlemek farz-ı kifâyedir. Kendine lâzım olmayan fıkıh bilgilerini öğrenmek, hâfız olmaktan daha iyidir.