Emir Gilân-ı Vâşî Hazretleri
Allahü teâlânın rahmeti, şefkati dünyâda mü'minlere ve kâfirlere, herkese birlikte yetiştiği ve herkesin çalışmasına ve iyiliklerine dünyâda karşılığını verdiği hâlde, âhırette kâfirlere merhametin zerresi bile yoktur. Nitekim Hûd sûresi, onbeşinci âyetinde meâlen, (Görüşleri kısa, akılları eksik olanlar, âhıreti düşünmeyip her iyiliği, şöhret, mevki ve hürmet gibi dünyâ râhatlıklarını ve lezzetlerini kazanmak için yapıyor. Bu yaptıklarının karşılıklarını dünyâda kendilerine tamâmen verir, umduklarından birini esirgemeyiz. Bunların âhıretteki kazançları, yalnız Cehennem ateşidir. Çünkü, iyiliklerinin karşılıklarını almışlardır. Alacakları yalnız, bozuk niyyetlerinin karşılığı olan, Cehennem ateşi kalmıştır. Hırs ve şehvetleri için, gösteriş için yaptıkları iyilikleri âhırette kendilerine yaramayacak, bunları Cehennemden kurtaramayacaktır) buyuruldu.DÜNYA ZEVKLERİNİN ARKASINDA
İsrâ sûresinde, onsekizinci âyetinde meâlen, (Görüşleri ve akılları, bu dünyâ çerçevesine sıkışmış olanlar, âhıreti bırakarak dünyânın çabuk geçici zevklerinin arkasından koşuyor. Gece gündüz düşündükleri ve sıkıntılara katlanarak özledikleri bu ni'metlerden, dilediğimizi, istediklerimize kolaylıkla ve bol bol veririz. Fakat, bunlara böylece iyilik etmiyoruz. Cehennem azâbını hâzırlıyoruz. Bunlar âhırette rahmetten uzaklaştırılıp, kötü bir hâlde, Cehenneme sürükleneceklerdir. Her biri çabuk biten ve arkasından sıkıntılar ve felâketler bırakan bu dünyâ lezzetlerine bağlanmayıp da, vadettiğim sonsuz ve hakiki ve hiç değişmeyen âhıret ni'metlerini isteyerek, gösterdiğim ve beğendiğim iyilikleri yapanlara gelince, bunlar, Kur'ân-ı kerimde bildirdiğim yolda yürüdükleri için, bütün iyiliklerini beğeniriz. Dünyâda, hem dünyânın âşıklarına, hem de sözlerime inanıp emirlerimi yapanlara istediklerini veririz. Kimseyi umduğundan mahrûm bırakmayız. Ni'metlerimizi hepsine serperiz. Senin Rabbinin ni'metlerinin yetişmediği kimse yoktur) buyuruldu...