En­dü­lüs'ten Mı­sır'a... E­bül­-abbâs­-ı Mürsî

En­dü­lüs'ten Mı­sır'a... E­bül­-abbâs­-ı Mürsî
HO­CA­SI VE­FAT ET­ME­DEN...
Ebü'l-Ab­bâs-ı Mür­si, Ebü'l-Ha­san-ı Şâ­zi­li haz­ret­le­ri­nin hiz­met ve soh­bet mec­li­sin­de bu­lun­du. Onun hu­zû­run­da bu­lun­mak­la ta­sav­vuf yo­lun­da iler­le­di. Yük­sek ma­kam ve de­re­ce­le­re ula­şan Ebü'l-Ab­bâs-ı Mür­si, ho­ca­sı­nın sağ­lı­ğın­da ta­le­be ye­tiş­tir­me­ye baş­la­dı...
Ebü'l-Ha­san-ı Şâ­zi­li'nin ve­fâ­tın­dan son­ra onun ha­li­fe­si ol­du. Ho­ca­sı­nın yo­lu olan Şâ­zi­liy­ye yo­lu­nu an­lat­tı ve ya­yıl­ma­sı­na ça­lış­tı. Bir­çok ta­le­be ye­tiş­tir­di.
Ebü'l-Ab­bâs-ı Mür­si, soh­bet­le­rin­de hep; "Ho­cam Ebü'l-Ha­san-ı Şâ­zi­li bu­yur­du ki. Ho­cam şöy­le an­lat­tı" şek­lin­de sö­ze baş­lar, hep ho­ca­sın­dan na­kil­ler ya­par­dı. Bir gün bi­ri; "Hep ho­ca­nız­dan na­kil ya­pı­yor­su­nuz. Hiç ken­di­niz­den bir şey söy­le­mi­yor­su­nuz. Ken­di­niz­den bir şey söy­le­di­ği­ni­zi hiç gör­me­dik" de­di. Bu­nun üze­ri­ne Ebü'l-Ab­bâs; "Eğer is­te­sem; Al­la­hü teâ­lâ bu­yur­du ki..." di­ye­rek, ne­fes­ler ade­din­ce pek­çok şey an­la­tı­rım. Eğer is­te­sem; "Re­sû­lul­lah bu­yur­du ki..." di­ye­rek, ne­fes­ler ade­din­ce pek­çok şey an­la­tı­rım. Eğer is­te­sem; "Ben di­yo­rum ki..." di­ye­rek ne­fes­ler ade­din­ce, pek­çok şey an­la­tı­rım. Yâ­ni "Al­la­hü te­âlâ­nın iz­ni ile il­mim o ka­dar ge­niş­le­di. O ka­dar çok şey bi­li­yo­rum, fa­kat bü­tün bun­la­rı öğ­ren­me­me, bu de­re­ce­ye yük­sel­me­me ve­si­le, vâ­sı­ta olan mü­bâ­rek ho­ca­ma kar­şı ede­be riâ­yet ede­rek, edep­te nok­san­lık ol­ma­ma­sı ve da­ha çok ih­sân­la­ra ka­vuş­mak için, hep ho­cam­dan nak­le­de­rek ko­nu­şu­yo­rum. Lâ­yık ve uy­gun olan da bu­dur" bu­yur­du.

HO­CA­SI VE­FAT ET­ME­DEN...
Bir de­fâ­sın­da, ya­nın­da ta­le­be­le­rin­den beş ki­şi ile bir­lik­te Kûs şeh­ri­ne doğ­ru yo­la çık­tı­lar. Ken­di­si­ne; "Bu yol­cu­lu­ğu­nuz­dan mak­sad ne­dir?" di­ye su­âl edil­di­ğin­de; "Bun­la­rı def­net­mek­tir" bu­yur­du. So­ran­lar, bu söz­den pek bir şey an­la­ya­ma­dı­lar. Ni­hâ­yet yo­la çık­tı­lar. Ger­çek­ten o yol­cu­luk­ta, ya­nın­da bu­lu­nan beş ki­şi de ve­fât et­ti. Ebü'l-Ab­bâs on­la­rı def­net­ti. İs­ken­de­ri­ye'ye dön­dü. Yo­la çı­ka­cak­la­rı za­man ken­di­si­ne so­ru­lan suâ­le ver­di­ği ce­vâ­bın hik­me­ti, an­la­şıl­mış ol­du...

El Helâl Kârda, Gönül Ise Hakîkî Yârdadır

Vehbi Tülek

Gelen Belalara Sabırlı Hatta Şükredici Olmalı

Vehbi Tülek

Kişiyle Alay Etmenin Sonu Pişmanlıktır

Vehbi Tülek

İnsanlarla Uğraşmakta Hayır Ve Fayda Yoktur

Vehbi Tülek

Ey Mahmûd! Uzat Elini Seni Yukarı Çekeyim

Vehbi Tülek