Eshâb-ı Kirâmı Ve Ehl-i Beyti Sevmek
Bu sıralarda, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdi hazretlerinin halifelerinden Abdülfettâh-ı Akri hazretlerinin sohbeti ile şereflendi. 1861 (H.1277) senesinde haccını ifâ etti. Medine-i münevverede Ahmed Said Fârûki hazretlerinin sohbetine koştu. Altı ay hiçbir yere ayrılmadan, o büyük zâtın derslerine ve sohbetine devâm etti. Ahmed Said'in vefâtı üzerine, Mekke-i mükerremede bulunan oğulları Abdürreşid Sâhib'in hizmetinde uzun yıllar kaldı. Kemâle gelip icâzet aldı...
Bu mübarek zat, bir sohbetinde şunları anlattı:
Yüksek üstadımız İmam-ı Rabbâni hazrtleri Mektubatının 59. mektubunda buyurduyorlar ki: Ehl-i sünnet âlimleri diyor ki: (Eshâb-ı kirâm kendileri arasında, en yükseklerinin, Hazreti Ebû Bekr-i Sıddik olduğunu söz birliği ile söylemiştir). Ehl-i sünnet âlimlerinden, Eshâb-ı kirâm üzerindeki bilgisi çok kuvvetli olan, imam-ı Muhammed bin İdris-i Şâfi'i, buyuruyor ki: (Fahr-i âlem âhıreti şereflendirdiği zaman, Eshâb-ı kirâm, aradı, taradı, yeryüzünde Hazreti Ebû Bekr-i Sıddik'tan daha üstün birini bulamadı. Onu halife yapıp emrine girdiler.) Bu söz, Hazreti Ebû Bekr-i Sıddik'ın, Sahâbenin en üstünü olduğunda, müttefik olduklarını göstermektedir. Yâni Eshâb-ı kirâmın en yükseği olduğunda icmâ-i ümmet bulunduğunu göstermektedir. İcmâ'-i ümmet ise senettir, şüphe olamaz...
Ehl-i beyt için ise, (Ehl-i beytim, Nuh aleyhisselâmın gemisi gibidir. Binen kurtulur, binmeyen boğulur) hadis-i şerifi yetişir.
Büyüklerimizden bazısı buyurdu ki: Peygamberimiz, Eshâb-ı kirâmı yıldızlara benzetti. Yıldıza uyan, yolu bulur. Ehl-i beyti de, gemiye benzetti. Çünkü gemide olanın, yıldıza göre yol alması lâzımdır. Yıldızlara göre yürümezse, gemi sâhile kavuşamaz. Görülüyor ki, boğulmamak için, hem gemi, hem yıldız lâzım olduğu gibi, Eshâb-ı kirâmın hepsini ve Ehl-i beytin hepsini sevmek, saymak lâzımdır. Birini sevmemek, hepsini sevmemek olur. Çünkü, insanların en iyisinin sohbeti ile şereflenmek fazileti, hepsinde vardır. Sohbetin fazileti ise, bütün faziletlerin üstündedir.