Evhadüddîn Kirmânî Hazretleri
"Sûre-i Haşrin yedinci âyetinde meâlen, (Resûlümün getirdiği emirleri alınız, itaat ediniz! Nehy, men, yasak ettiği şeylerden sakınınız!) buyuruldu. Görülüyor ki, dünyada felaketlerden, âhırette azâbdan kurtulmak için, iki şey lâzımdır: Emirlere sarılmak, yasaklardan sakınmak! Bu ikisinden, en büyüğü, daha lüzûmlusu, ikincisidir ki, (Verâ) ve (Takvâ) denir. Resûlullahın yanında, birisinin çok ibâdet ettiğini, çok uğraştığını söylediler. Birisinin de, yasak edilen şeylerden çok sakındığını söylediklerinde, (Hiçbir şey, verâ gibi olamaz!) buyurdu. Yâni, yasaklardan sakınmak, daha kıymetlidir buyurdu. Bir hadis-i şerifte de, (Dininizin direği verâdır) buyurdu. İnsanların meleklerden daha üstün olabilmesi, verâ sâyesindedir ve terakki etmeleri, yükselmeleri bu sâyededir. Melekler de, emirlere itaat etmektedir. Hâlbuki melekler, terakki edemiyor. O hâlde, verâa sarılmak ve takvâ üzere olmak, her şeyden daha lüzûmludur."EN KIYMETLİ ŞEY TAKVADIR"
İslâmiyette en kıymetli şey takvâdır. Dinin temeli takvâdır. Verâ ve takvâ, haramlardan kaçınmak demektir. Haramlardan tamamen kaçınabilmek için, mubâhların fazlasından kaçınmalıdır. Mubâhları, lâzım olduğu kadar, kullanmalıdır. Bir insan, mubâh, yâni İslâmiyetin izin verdiği şeylerden, her istediğini yapar, taşkınca mubâh işlerse, şüpheli şeyleri yapmaya başlar. Şüpheliler ise, haram olanlara yakındır. İnsanın nefsi, hayvân gibi, kendine düşkündür. Uçurum yanında dolaşan, bir gün uçuruma düşebilir.
Verâ ve takvâyı tâm yapabilmek için, mubâhları lâzım olduğu kadar kullanmalı, zarûret miktârını aşmamalıdır. Bu kadarını kullanırken de kulluk vazifelerini yapabilmek için kullanmaya niyet etmelidir..."