Fıkıh Ve Hadîs âlimi Takıyyüddîn Sübkî
İlim ve vekâr sâhibiydi...Takıyyüddin Sübki, dinin emir ve yasaklarına uyan, tevâzu sâhibi, seçkin bir zât idi. İlim ve vekâr sâhibiydi. Fıkıh ve hadis ilimlerini çok iyi bilir ve ders olarak okuturdu. Usûl ve Arabi ilimlerde derin âlimdi. Şam'da kadılık yaptı. Verdiği hükümlerden herkes memnun olurdu. Dört mezhep içinde huccet, hepsinin müftisi, hadis âlimlerinin rehberi, kıymetli eserler sâhibi bir âlim idi.
Takıyyüddin Sübki, kıyısı olmayan bir deniz, kibir bulunmayan gönül sâhibi, ölçüye sığmayan geniş bir ufuktu. Bozuk itikâd sâhiblerine karşı, Resûl-i ekremin ve Eshâb-ı kirâmın mübârek yolunu müdâfaa etti. Tevessül, istigâse ve Resûlullah efendimizin kabr-i şeriflerinin ziyâretini kabûl etmeyen İbn-i Teymiyye'nin karşısına çıkarak, ona delil ve vesikalarla cevap verdi ve;
"Heyhât! Mescid-i Nebi ziyâret edilir de, o mescidin sâhibi nasıl ziyâret edilmez? Zâten Resûlullah efendimiz olmasaydı, bu mescidin fazileti bilinmezdi. Eğer Resûlullah efendimiz olmasaydı, o yer mukaddes olmazdı. Orada takvâ üzere yapılmış bir mescid bulunmazdı" buyurdu.
Takıyyüddin Sübki hazretleri, oğluna şöyle nasihat etti: "Ey oğul! Vaktini boş yere geçirsen bile, seher vaktinde uyanık olup, ibâdet ve tâatle meşgûl olmayı kendine âdet edin. Seher vaktinde uyuyan kimseye yazık, çok yazık!.."
"Ben Mısır'da vefât ederim"
Takıyyüddin Sübki, 1354 (H.755) senesinde zâfiyete yakalandı. Vefât edinceye kadar bu hastalık devâm etti. Kendisi dâimâ;
"Ben Mısır'da vefât ederim" derdi.
Mısır'a gidince, orada birkaç gün hasta kaldı. 1355 (H.756) senesinde Kâhire'nin dışında bir yerde vefât etti...