Fıkıh Ve Kırâat âlimi Muhammed El-mürşidî
"MİNBERDE NE OKUNUR, BİLMEM Kİ!"Hatib Muhammed bin Merzûk et-Tilmsâni şöyle anlatır:
"Babamın hocalarından birisi de, Muhammed el-Mürşidi idi. Bir yolculuğumuzda, ondokuz yaşında iken babam beni onun dergâhına götürdü. Cum'a günü idi. Pekçok âlim, fakih, hatib orada toplanmıştı. Namaz vakti yaklaşınca, âlimler birbirine bakıp kim öne geçecek diye bekleştiler. O esnada Ebû Abdullah el-Mürşidi, kaldığı odadan çıkıp, sağa ve sola baktı. Babamın arkasında olduğum hâlde, nazarı bana erişti ve; "Ey Muhammed yaklaş!" buyurdu. Beni alıp kendi odasına götürdü. Orada, farz, sünnet ve namaz ile ilgili bazı bilgilerden anlattı. Kalkıp güzel bir abdest aldım. Berâberce mescide çıktık. Bana minberi gösterip; "Ey Muhammed, şimdi minbere çık, insanlara hutbe oku, nasihat et" buyurdu. Ben heyecanla; "Orada ne söylenir bilmem" diye arz ettiğimde, "Minbere çık" buyurup, hatiblerin hutbede eline alıp dayandıkları bir kılıç verdi. Müezzin ezânı bitirinceye kadar, ben kılıca dayalı olarak ne söyleyeceğimi düşünmeye başladım. Ezân bitince, bana yüksek bir sesle; "Ey Muhammed kalk! Besmele ile başla" buyurdu... Ayağa kalkıp Besmele okudum. Arkasından fasih bir şekilde hutbe okumaya başladım. Daha önce bilmediğim, duymadığım şeyleri söyledim... Vaazımın tesiri ile cemaat büyük bir huşû ve dikkat ile bana bakıyorlardı. Nihâyet, hutbemi tamamlayıp minberden indim. Ebû Abdullah el-Mürşidi bana yaklaşıp; "Çok güzel bir hutbe okudun. Tebrik ederim. Seni hutbe okumak ile vazifelendirdim" buyurdu...
"KÖYLÜLER DERGAHA GELSİN!"
Ebû Abdullah el-Mürşidi, bir gün yanındakilere:
"Etrâftaki köylere haber gönderin, dergâha gelsinler" buyurdu. Meğer bunlar, onun son sözleri imiş. Köylülerin hepsi geldi. O, odasına girip uzun müddet kaldı. Gelenler ne olacağını merakla beklediler. Fakat o, odasından çıkmadı. Nihâyet merakla odasına girildiğinde, vefât etmiş olduğu görüldü. Hâlbuki odasına girerken hiçbir hastalık belirtisi yoktu. Gelenler cenâzesini yıkayıp namazını kılıp, dergâhına defnettiler.