Farslı Velî Yahya İstahri
Fakirlerle iftar ederdi...Bu mübarek zat, gündüzleri taliplerine sohbet eder, geceleri ise ibadetle geçirirdi. Devlet adamlarından uzak dururdu. O beldenin valisi, Yahya İstahri hazretlerine hürmet eder ve kendisi ile görüşmek isterdi. Fakat o mübarek, bunu kabul etmez ve her görüşmek istediğinde "Fakirlerin kapısı yokluk kapısıdır. Buradan makam ve servet sahipleri sığmaz" buyururlardı...
Yahya İstahri hazretleri, Ramazan-ı şerif ayını dört gözle bekler, gelişini kokusundan anlardı. Her akşam iftar vakti fakirleri çağırır ve derviş sofrasında beraber iftar ederlerdi. Ramazan gecelerinin her saatini değerlendirir, boşa geçirmemeye dikkat ederdi.
Yahya İstahri hazretleri buyurdu ki:
"Hak teâlânın sevdiklerinin yolunda olmak ile dünyaya kıymet vermek, dünyâya düşkün olmak, bir arada bulunmaz. Bu yolda bulunan bir kimsenin kalbinde, dünyânın zerre kadar kıymeti bulunursa, yağdan kıl çıkması gibi, kolayca bu yoldan çıkar. Allahü teâlânın dostları, dünyâya hiç kıymet vermezler, onun için gam yemezler. Allahü teâlâ, dünyâyı eliniz ile terk etmeyi değil, kalbiniz ile terk etmeyi ister ve beğenir."
Kelime-i şehadet getirdi ve...
Talebelerinden biri anlatıyor: "Yahya İstahri vefat edeceği zaman etrafında oturuyorduk, içimizden biri, 'Eşhedü en lâ ilâhe illallah de' dedi. Mübarek hocam, yattığı yerden kalkıp oturdu, birimizin elinden tuttu ve ona, 'Eşhedü en lâ ilâhe illallah de' diyerek Kelime-i şehadet getirtti. Sonra bir başkasının da elinden tutup aynı şeyi söyletti. Bu şekilde önce kendisi sonra da orada bulunanlara tekrarlatarak canını cananına teslim etti..."