Geylanlı Gönül Sultanı Cemâleddîn-i Ezherî
UZUN SENELER HİZMET ETTİTasavvuf yolunda ilerlemek için, Şihâbüddin-i Sühreverdi hazretlerinin oğlu Şihâbüddin-i Tebrizi'nin talebeleri arasına girdi. O büyük zâtın huzûrunda, sohbet ve hizmetlerinde bulunarak kemâle geldikten sonra, insanlara doğru yolu göstermek için, hocası tarafından Geylân taraflarına gönderildi.
Geylân yakınlarında bulunan Poteste isimli köyde yerleşen Cemâleddin-i Ezheri için, âlimleri ve evliyâyı sevenler, bir tekke ve mescid yaptırdılar. Burada uzun seneler hizmet edip, insanların saâdete kavuşmaları için çok gayret gösterdi. Çok talebe yetiştirdi.
İslâmiyetin bütün emir ve yasaklarına riâyet ettiği için, söylediği sözler insanlara çok tesir eden Cemâleddin-i Ezheri, birçok kimsenin saâdete kavuşmalarına vesile oldu.
Bu mübarek zatın yemesi ve içmesi çok az idi. Bâzan günlerce evinde yemek pişmediği olurdu. Fakat bu hâllerini kimseye bildirmez, kimsenin de bilmesini istemezdi. Hattâ bu hâllerin başkaları tarafından anlaşılmaması için, evde yemek pişiriliyormuş ve yemek yeniyormuş gibi sesler çıkarırdı.
İlim ve velilik yolundaki derecesi pek üstün olan Seyyid Cemâleddin-i Ezheri, yüksek dedelerine lâyık bir evlâd idi. Pek güzel olan Dâvûdi sesi ile çok güzel Kur'ân-ı kerim okurdu...
BİR DENSİZİN SONU!..
Bir defâsında meclisinde bulunanlara vaaz ederken kendini bilmez, densizin biri gelip, Seyyid Cemâleddin hazretlerine edepsizce bâzı sözler sarf etti. O da bu sözlerden çok incindi. Fakat cevap vermedi. O kimse, çıkıp gitmek üzere kapıdan adımını atar atmaz, dışarıda bulunan bir köpek ayağını öyle bir ısırdı ki, etraftan yetişenler ne kadar uğraştılar ise de, köpek, o kimsenin ayağını bırakmadı. Üstelik sürükleyerek oradan uzaklaştırdı. Başı taştan taşa çarpan o edepsiz kimse, feryâd ederek feci şekilde can verdi. O köpek, o kimse ölmedikçe ayağını bırakmadı. Bu hâdiseyi ibretle seyredenler, bir Allah adamını üzmenin tehlikesini daha iyi anladılar