Göz­ya­şı De­nin­ce... Atâ Es-sü­ley­mî

Göz­ya­şı De­nin­ce... Atâ Es-sü­ley­mî
AĞ­LA­MA­DI­ĞI BİR GÜN YOK­TU!..
Atâ Sü­ley­mi, Al­lah kor­ku­sun­dan do­la­yı çok ağ­lar­dı. Göz­ya­şı­nın din­di­ği gü­nü gö­ren ol­ma­dı. Ya­nı­na ge­len zi­yâ­ret­çi­ler et­râ­fı yaş bu­lur, ab­dest alır­ken su sıç­ra­mış sa­nır­lar­dı. Ağ­la­mak­tan göz­le­ri ra­hat­sız­lan­dı. Va­az din­ler­ken ve­ya bir ce­nâ­ze gör­dü­ğün­de dü­şer ba­yı­lır­dı... Bir gün ateş do­lu bir tan­dır gör­dü. Ce­hen­nem ate­şi­ni ha­tır­la­yıp dü­şüp ba­yıl­dı. Bi­nek üze­rin­de ha­tır­la­sa ye­re yu­var­la­nır­dı. Evi­ne öy­le­ce ge­ti­ri­lir tes­lim edi­lir­di...
Bir gün Bişr bin Man­sûr ona; "Bü­yük bir ateş ya­kıl­sa ve bu ate­şe gi­ren kur­tu­la­cak (baş­ka bir ri­vâ­yet­te Cen­net'e gi­re­cek) de­nil­se o ate­şe ken­di­ni atan çı­kar mı?" di­ye sor­du. Atâ haz­ret­le­ri ona; "Kar­de­şim ben o ate­şe ken­di­mi at­ma­yı o ka­dar is­te­rim. Lâ­kin se­vin­cim­den ate­şe yak­la­şa­ma­dan rû­hu­mun çı­ka­ca­ğı­nı tah­min ede­rim" de­di.
Be­şir bin Man­sûr Sü­ley­mi an­la­tır: "Atâ ba­na şöy­le de­di: 'Ey Be­şir! Ölüm pe­şim­de, ka­bir önüm­de, gi­de­ce­ğim yer mah­şer, ge­çe­ce­ğim yol Ce­hen­nem üze­rin­de­ki sı­rât köp­rü­sü­dür. Bi­le­mi­yo­rum ki, Rab­bim ba­na ne mu­âme­le ya­par?' Son­ra öy­le fer­yâd et­ti ki, dü­şüp ba­yıl­dı... Ayı­lın­ca bak­tım ki ben­zi sol­muş çok za­yıf düş­müş­tü. Sâ­lih el-Mür­ri'ye gi­dip hâ­li­ni an­lat­tım. Be­nim­le bir­lik­te ya­nı­na gel­di. Bel­ki bir şey­ler ye­di­rip içi­re­bi­li­riz de­dik. Bi­ze; 'Şu ke­çe­yi kal­dı­rın' de­di. Kal­dı­rıp bak­tık ki al­tın­da bir dir­hem var­dı. Onun­la se­vik (çor­ba­lık) sa­tın alıp, ha­zır­la­dık ve ona içir­mek is­te­dik. Ağ­zı­na al­dı. Fa­kat bir tür­lü içe­me­di. Bo­ğa­zın­dan geç­me­di. Öle­cek di­ye kork­tuk.

"DÜN­YA­DA­Kİ GA­RİP­Lİ­Ğİ­ME ACI"
De­dim ki: 'Ey Atâ! Olur mu böy­le? Bu­nu se­nin için al­dık. Ha­zır­la­mak için uğ­raş­tık.' Ba­na dö­nüp; 'Ey Be­şir! Onu ba­na içi­rir­ken sı­cak­lı­ğı­nı his­se­der his­set­mez meâ­len; Zi­râ (Âhi­ret­te kâ­fir­ler için) bi­zim ya­nı­mız­da bu ka­pı­lar ve (içi­ne gi­re­cek­le­ri) bir ateş var. Bir de bo­ğa­za ta­kı­lıp ka­lan bir yi­ye­cek var. Ay­rı­ca acık­lı bir azap da var" (Müz­zem­mil sû­re­si; 12-13) bu­yu­ru­lan âyet-i ke­ri­me­yi ha­tır­la­dım. Böy­le yap­ma­mak elim­de de­ğil­dir" de­di.
Ve bir gün "Al­lah'ım! Dün­yâ­da­ki ga­rip­li­ği­me acı. Ölüm ânın­da ba­na mer­ha­met ey­le. Se­nin hu­zû­ru­na çık­tı­ğım­da rah­me­tin­le mu­âme­le et" di­ye du­a ede­rek son ne­fe­si­ni ver­di

El Helâl Kârda, Gönül Ise Hakîkî Yârdadır

Vehbi Tülek

Gelen Belalara Sabırlı Hatta Şükredici Olmalı

Vehbi Tülek

Kişiyle Alay Etmenin Sonu Pişmanlıktır

Vehbi Tülek

İnsanlarla Uğraşmakta Hayır Ve Fayda Yoktur

Vehbi Tülek

Ey Mahmûd! Uzat Elini Seni Yukarı Çekeyim

Vehbi Tülek