Hakkâri'nin Bereketi Ebü'l-berekât
AMCASINA TALEBE OLDU...Tasavvufta en üstün makamlar, ilimde yüksek dereceler sahibi, Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin halifelerinden olan amcası Adiy bin Misafir, o sırada Hakkâri dağlarında, bıkıp usanmadan insanları Allah yoluna çağırmaktaydı. Ona olan sevgisi, Ebü'l-Berekât hazretlerinin ana ve babasını, akraba ve yakınlarını, yemyeşil verimli memleketleri bırakıp, Hakkâri gibi dağlık ve sert kış şartlarına sahip bir memlekete gitmesine sebep oldu. O, orada amcasının elinde kısa zamanda yüksek makamlara ulaştı. Üstünlükleri dillere destan oldu. Sevgisi gönüllerde yeşermeye, Allah aşkı ile terennüm ettiği şiirler dillerde dolaşmaya başladı. Üstadı ve amcası Adiy bin Misafir hazretleri onu, Hakkâri dağlarındaki talebelerinin yetiştirilmesi ile vazifelendirdi.
Doğu Anadolu evliyâsının birçokları ile görüştü. Yüce makamlara, üstün ahlâk ve davranışlara sahip oldu. Allahü teâlâya yakın olmaktan bahsedilince, sözü o alır, vilâyetin üstünlük ve hükümleri onun dilinden dinlenirdi. O, Allahü teâlânın; ölü kalbleri diriltmek, karanlık gönülleri aydınlatmak, Allah adamlarını yetiştirmekle vazifelendirdiği bir mübarek kimseydi. O, zühd ve takvada eşsiz, dünyâya kıymet vermez, Allahü teâlânın rızâsına muhalif hiçbir söz ve harekette bulunmazdı. Tevazu ve kerametler sahibi, akıl ve zekâda üstün bir kimse idi...
"MUHABBETİN ESASI ÜÇTÜR"
Bu mübarek zat buyurdu ki:
"Muhabbetin esâsı üç şeydedir. Bunlar; vefa, edeb, mürüvvettir... Bir kulda bu üç haslet bulunursa, Allahü teâlâya yakin olmanın tadını tatmış olur. Onun gönlüne O'ndan ayrı kalmanın korkusundan bir kor düşmüş olur. Ona kavuşmak ateşiyle yanmaktan kurtulamaz."
Vefat ederken şunları söyledi:
"Muhabbet sarhoşluğu ile mest olan bir kimse, ancak mahbûbunu görmekle ayılabilir. Çünkü muhabbetin sarhoşluğu, sabahı müşahede olan bir gecedir. Meyvesi mücâhede olan doğruluk gibi