Halife Hârûn Reşîd'i Ağlatan Nasihat!
Bir gün Hârûn Reşid, hazreti Behlül ile görüşmek, hikmetli sözlerini duymak istedi. Bu şekilde adamlarını gönderip Behlül'ü getirmelerini söyledi. Gidenler Behlül'ü boş bir mezar içinde uyur buldular. Uyandırdıklarında; "Siz ne yaptınız. Beni pâdişâhlık makâmından indirdiniz. Şimdi ben ne yapacağım?!." dedi. Görevliler gidip bu sözleri halifeye bildirdiler.
Hârûn Reşid onun bu hâline bir mânâ veremedi, huzûruna geldiğinde; "Ey Behlül! Bu ne iş. Sen hangi pâdişâhlıktan indirildin?" dedi. O, bu soru üzerine; "Ey Halife! Rüyâmda kendimi hükümdâr olmuş gördüm. Tahtımda oturuyordum. Hizmetçilerim vardı. Saltanat ve ihtişam içinde idim. Lâkin senin adamların beni uyandırdı ve tahtımdan oldum" dedi. Bu sözlere Hârûn Reşid güldü ve; "Ey Behlül! Rüyâdaki pâdişâhlığa itibâr olur mu?" dedi. Bunun üzerine Behlül hazretleri; "Ey müminlerin emiri! Benim hükümdarlığım ile seninki arasında ne fark var. Ben gözlerimi açınca hayat buldum. Sen gözlerini kapayacak olsan ebediyyen emirlikten düşecek saltanatından olacaksın ve nedâmet, pişmanlık günün başlayacak. O hâlde hangimizin hükümdârlığına itibâr yoktur siz söyleyin" dedi. Bunun üzerine Hârûn Reşid söyleyecek söz bulamadı ve gözyaşlarını tutamadı...
Behlül-i Danâ hazretleri bir gün Bağdât sokaklarından birinde giderken, iki kişinin kıyasıya kavga ettiklerini gördü. Biri diğerine ağza alınmayacak şeyler söylüyordu. Behlül-i Dânâ onun yanına yaklaşıp; "Sen bize gel ne söylersen söyle lâkin bizden bir tek kelime karşılık alamazsın" dedi. Öfkeden deliye dönmüş adam birden durdu ve; "Ey Behlül; Beni o mağlûb edemedi. Lâkin sen mağlûb ettin" dedi. Böylece kavgacılar dövüşü bırakarak hatâlarını anladılar.
Birisi Behlül-i Dânâ'ya gidip; "Ey Behlül! Oğlum vefât etti. Kitabesine ne yazdırayım?" dedi. Behlül hazretleri buna gülüp; "Dün altımda olan çimenler bugün üstümde yeşerdi. Ey yolcu, bil ki şu toprak, günahlardan başka her şeyi örtmektedir, yazdır" dedi.