Harun Reşid'in Oğlu Ahmed Sebtî
Vali, ziyaretine gitti...Bundan sonra Ahmed Sebti, başka bir şehre gitti. Giderken annesi koluna kıymetli bir yakut taşı bağladı. Ayrıca kendisi de okumak için bir mushaf-ı şerif aldı. Gittiği yerde cumartesi günleri bir inşaatta işçilik yapıyordu. Altı gün de bir sahrada bulunan bir mescitte halvete çekiliyordu...
İş yaparken hiç gevşeklik göstermeden çalışıyordu. Bu gayretli çalışmasını, bulunduğu yerin valisi görüp, onu çok beğendi.
Fakat bir cumartesi günü işe gelmedi. Vali işçilere;
-Neden gelmedi, nerede kalıyor? diye sordu. Biri;
-O kişi filan mescitte kalıyor, hastadır, dedi.
Vali, onun yanına gidip ziyaret etti ve çok hürmet gösterdi. Hastalığı gerçekten ağırdı. Valiyi görünce;
-Eğer yerine getirirsen, sana üç vasiyetim olacak, dedi.
Vali, her ne vasiyet ederse yerine getireceğini söyledi. Bunun üzerine buyurdu ki:
-Ben Harun Reşid'in oğluyum. Ondan hiçbir şey almadım. Ancak şu yakutu zorla koluma bağladılar. Bir de Mushaf-ı şerif getirmiştim. Bunları Harun Reşid'e ulaştırınız.
İkinci vasiyetim, ben öldükten sonra yüzümü siyaha boyayıp, boynuma ip takarak sokak sokak bütün şehri dolaştırsınlar ve; "Sahibine itaatsizlik yapan kulun hali böyle olur!" desinler.
Üçüncü vasiyetim de, kabrimi belli etmesinler!
İki vasiyeti yerine getirdiler
Bunları söyledikten sonra bu âlemden göçüp gitti. Vali çok üzüldü. Fakat vasiyetini yerine getirmek için boynuna bir ip bağlayıp dolaştırmak istedi. O sırada gaipten bir nidâ geldi:
"Ey edepten mahrum kimse! Böyle bir edepsizliği mukarreb bir kula mı yapıyorsun, azaptan korkmuyor musun?"
Bu sesi duyanlar tövbe ettiler ve diğer iki vasiyeti yerine getirdiler...