Hayâ Edilmeyen Işte Hayır Yoktu
Abdullah bin Abbâs (radıyallahü anh) şöyle anlattı: "Ben Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin huzûrunda bulunuyordum. Mübârek kucağının sol tarafında oğlu İbrâhim, sağ tarafında ise, torunu Hazreti Hüseyin var idi. Bu sırada Cebrâil aleyhisselam teşrif edip, vahiy getirdi. Sonra oradan ayrıldı. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz "Bana Cebrâil aleyhisselam geldi. 'Yâ Muhammed! Rabbin sana selâm ediyor. Senin için oğlun İbrâhim ile, torunun Hüseyin cem (ikisi beraber) olmayacak, ikisinden birini, diğerine karşılık feda et (ikisinden birisini tercih et) diye buyuruyor" dedi. Sonra Resûlullah Efendimiz oğlu İbrâhim'e bakıp ağladılar. Hazreti Hüseyin'e bakıp, yine ağladılar. Sonra "İbrâhim öldüğü zaman ona benden başka üzülen olmaz. Hüseyin'in annesi Fâtıma, babası amcamın oğlu Ali'dir. O ölürse, onlar üzülecekler. Onlar üzüleceğine ben üzülürüm... Ey Cebrâil! İbrâhim'in rûhunu al!" buyurdu. Üç gün sonra Resûlullah Efendimizin oğlu İbrâhim'in rûhu alındı...
Hazreti Ali (radıyallahü anh) buyurdu ki: Şayet ben Allahü teâlâyı zikretmeyi unutsam, Allahü teâlâya ancak Peygamber Efendimize salevât-ı şerife getirerek yakınlık elde ederim. Çünkü ben Resûlullah efendimizden şöyle işittim: "Cebrâil bana; ey Muhammed! Muhakkak Allahü teâlâ şöyle buyuruyor: Kim sana on defa salevât-ı şerife getirirse, benim öfkemden emin olabilir."
Bir gün Peygamber Efendimiz Eshâbına buyurdu ki: "Eshâbım! Allahü teâlâdan tam bir şekilde hayâ ediniz." Eshâb-ı kirâm dediler ki: "Yâ Resûlallah biz, hepimiz Allahü teâlâdan utanırız." Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "Hayâ bu değildir. O kimse ki Allahü teâlâdan tam bir şekilde hayâ eder. Gözünü, kulaklarını ve diğer uzuvlarını haramlardan, bâtınını ve fercini haram ve zinâdan korur, ölümü hatırlar, âhıreti diler, dünyânın süs ve zinetlerini terk eder ise, hakikatte bu kimse Allahü teâlâdan hayâ etmiştir."
Hayâ güzel bir huydur ki dinimizce iyi olduğu bildirilmektedir. Haktan ve insanlardan hayâ etmelidir. Hayâ edilmeyen işte hayır yoktur.