Hem Nebî Hem Sultân Dâvûd Aleyhisselâm
Câlût'u bozguna uğrattı!..Câlût, İsrâiloğullarını vatanlarından sürüp çıkardı. Daha sonra, Tâlût isimli bir hükümdâr gelerek memleket işlerini ve orduyu düzene koydu. Câlût'un üzerine yürüdü. Tâlût'un ordusunda bulunan Dâvûd aleyhisselâm, Câlût'u öldürdü. Tâlût'un ölümünden sonra, Dâvûd aleyhisselâm İsrâiloğullarının hükümdârı oldu. Bir müddet sonra Allahü teâlâ kendisine peygamberlik vazifesini bildirdi ve Zebûr adlı kitabı verdi...
Dâvûd aleyhisselâm, Filistin'i fethetti ve Kudüs'ü başkent yaptı. Mescid-i Aksâ adıyla Kur'ân-ı kerimde bildirilen büyük bir mescidin inşâsını başlattı. Mescidin yapılıp bitirilmesi işini oğlu Süleymân aleyhisselâma vasiyet ederek vefât etti. Kabrinin Kudüs sûrları dışında olduğu rivâyet edilir.
Dâvûd aleyhisselâm çok ağlar, çok ibâdet ederdi. Gündüzü oruçla, geceyi namaz kılarak ibâdetle geçirirdi. Gecenin ancak üçte bir kısmında uyurdu. Bir gün oruç tutar, öbür gün tutmazdı. Allahü teâlâ mûcize olarak dağları, taşları, kuşları onun emrine vermişti. Yanık sesiyle Zebûr'u okumaya başlayınca, kuşlar havadan ağaçlara iner, hep birlikte, okunan Zebûr'u tekrar ederlerdi.
El emeğiyle geçinirdi...
Allahü teâlâ Dâvûd aleyhisselâma demiri ateşe sokmadan ve dövmeden istediği şekli verebilme mûcizesi vermişti. Demirden zırh yapar, elinin emeğiyle geçinir, devlet hazinesinden bir şey almazdı.
Rasûlullâh efendimiz şöyle buyurmuştur:
(Dâvûd aleyhisselâm bir gün evinden çıktı, kapıyı kapattı... Geri döndüğünde evin ortasında duran birini gördü. Ona; "Sen kimsin?" diye sordu. O da; "Ben, o kimseyim ki, krallardan korkmam ve engeller bana mâni olamaz" dedi. Bunun üzerine Dâvûd aleyhisselâm; "Vallâhi o zaman sen ölüm meleğisin. Allah'ın emriyle hoş geldin" dedi. Bir müddet sonra da rûhu kabzolundu.)