“Abdullah bin Abbâs (radıyallahü anhümâ) buyurdu ki: Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında oturuyorduk. Bir köylü, tavşan kebabı hediye getirdi. Bize “Yiyiniz!” buyurdu. Muhammed bin Saffân (radıyallahü anh) dedi ki: İki tavşan yakaladım, kestim. Resûlullah efendimize sordum, ikisini de yememi buyurdu.”
Sıla bin Esyem Adevî’nin (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Peygamber efendimiz “Kim, dünyâ ile alâkalı bir şeyi kalbinde hatırlamadan namaz kılar, o namazda Allahü teâlâdan bir şey isterse, Allahü teâlâ onu ona verir” buyurdu.
Hazreti Ömer’in haber verdiği hadîs-i şerîfte Resûlullah efendimiz Hazreti Âişe’ye (radıyallahü anha) “Dinde fırkalara ayrıldılar âyet-i kerîmesi bu ümmette meydana gelecek olan bid’at sahiplerini ve nefslerine uyanları haber veriyor” buyurdu.
Muaz bin Cebel’e (radıyallahü anh) şöyle buyurdular: “Yâ Muâz! Sana Allahü teâlâya âsî olmaktan sakınmayı, doğru sözlü olmayı, anlaşmalara bağlı kalarak aynen yerine getirmeyi, emâneti sahibine vermeyi, yetimlere acıyıp merhametli olmayı, komşu haklarını korumayı, öfkeyi gizleyip, kimseye surat asmamayı, tatlı dilli olmayı, selâm vermeyi, idârecilere ve âmirlere itaat ederek bağlı kalmayı, Kur’ân-ı kerîmin emirlerini yerine getirmeni, âhirete hazırlanmayı, âhirette hesaba çekilmekten korkarak kötülükten kaçmayı, hayâlperest olmamayı, güzel işler yapmayı tavsiye eder, Müslüman kardeşine kötü lâf söylemeni, yalancıyı doğrulamanı, doğru konuşanları yalanlamanı, âdil idâreci ve âmirine âsî olmanı ve yeryüzünde fesad çıkarmanı yasaklarım... Yâ Muâz! Her ağacın ve taşın yanında (yani her yerde) Allahü teâlâyı zikret. Her günah işledikçe tövbe et. Gizli işlediğin günahlara gizli olarak, açıkta işlediğin günahlara açık olarak tövbe ve istiğfar et.”