“Malûm ola ki, Muhammed aleyhisselâmın yoluna girene farz olan, Allahü teâlâdan başka olan şeyleri kalbinden çıkarmaktır. Mesela; bir kimse bir iş için sefere çıktığında, önce vatanını, hısım ve akrabasını terk edip yola devam eder. Eğer kalbinde vatanının, hısım ve akrabasının sevgisi var ve fazla ise sefere rahat rahat gidemez.
Belki yola da çıkamaz. Bir peygamber (aleyhisselâm) gazâya çıkarken, bir işle uğraşan kimseyi gazâya götürmedi. Meşhûr sözdür ki; “Bir evde iki sarıklı olmaz!” Çünkü her biri bir tarafa çeker. Evin huzûrunun bozulmasına sebep olur. Nefs ve şeytan kalbe vesvese verince, insanın zâhiri de bozulur ve kötü işler yapmaya başlar. Namazın fâidesine inancı az olan kimse, kaç rekat kıldığını şaşırır. Ekseriya dinî meselelerde yanılır. Çünkü kalbi elinde değildir.
Böyle kimselerin zâhirleri de haraptır. Onun için sûretten hakîkate istidlal et. Arkadaşlarından ayrılma, yoksa yolda kalırsın veya dalâlete saparsın! Topluluktan ayrılan helak olur. Tek olarak yola çıkma. Çünkü şeytan arkadaşın olur. Yolun başlangıcında olanlar âmâ gibidir önünü göremez. Her an bir tehlike ile karşı karşıyadır. Kendisine yol gösterecek birine ihtiyacı olduğu gibi, tasavvuf yoluna yeni girenin de yol göstericiye o kadar ihtiyacı vardır.
Her insanın yanında bir melek bir de şeytan bulunur. Hayırlı düşünce ve ilhamlar melektendir. Kalbe gelen düşünceler dine muhalif ise, şeytanın iğvasından kalbe üfürdüğü vesveselerindendir. Melekler helâl yola davet eder, mübaha davet etmez. Şeytan ise harama da davet ettiği gibi mübaha da davet eder. Çünkü mübah sebebiyle hile yaparak, günah işletmeğe sevk eder.”
“Allahü teâlâ, Adem aleyhisselâmı yarattığı zaman, Cebrâil aleyhisselâmı ona şu üç hediye ile gönderdi: Akıl, ilim, haya. Cebrâil aleyhisselâm, Hazreti Adem’e (aleyhisselâm); “Ey Âdem! Bu üç hediyeden dilediğini seç” dedi. Âdem aleyhisselâm aklı seçti. Bunun üzerine Cebrâil aleyhisselâm, ilim ve hayaya yerlerine dönmelerini işâret etti. İlim ve haya; “Biz âlem-i ervahta birdik. Âlem-i ecsâdda (cesetler âlemi) birbirimizden ayrılmamıza asla râzı olmayız. Akıl nerede olursa biz ona tâbi olarak onunla beraber oluruz” deyince, Cebrâil aleyhisselâm; “Yerleşin” emrini verdi. Akıl dimağa, ilim kalbe, haya göze yerleşti.”