Hocaların Hocası Ebü’l-fadl Serahsi
Kaftanını yamayan zat!Ebu Said Merv şehrinde ilim öğrenmek için on sene kaldıktan sonra, Serahs şehrine gelmişti. Yüksekçe bir tepe üzerinde Lokmân-ı Mecnûn'u gördü. Yanına gitti, kaftanını yamıyordu. Ebû Said onu seyrederken kendi gölgesi, Lokmân'ın kaftanının üzerine düşüyordu. Lokmân-ı Mecnûn, yamayı dikince buyurdu ki:
-Ey Ebû Said! Biz seni bu yama ile bu kaftana diktik. Sonra elinden tutup, Ebü'l-Fadl-ı Serahsi hazretlerinin huzûruna götürdü. Ona;
-Ey Ebü'l-Fadl! Bunu sakla, bu sizdendir, dedi.
Ebü'l-Fadl-ı Serahsi, Ebû Said'in elinden tutup yanına oturttu ve; "Maksadımız, insanlara Allahü teâlânın yolunu göstermektir. İnsanlara gönderilen yüz yirmi dörtbinden ziyâde peygamber, onlara 'Allah' dedirtmek ve O'na ibâdet ettirmek için geldiler" buyurdu.
Ebû Said, Ebü'l-Fadl'ın kalblere hayat veren bu güzel sözlerini, kendinden geçmiş bir hâlde dinledi. Ebü'l-Fadl, kendisini talebeliğe kabûl etti ve;
"Kendinden geçerek geri kalma amelden/Bu büyük devleti, sakın çıkarma elden" buyurdu.
"Beni oraya defnetmeyin!"
Ebü'l-Fadl Serahsi hazretleri, sıkıntılara sabreder, hiç kimseye şikâyette bulunmazdı. Halini Allahü teâlâya arz eder, her duası kabul olurdu.
Nakledilir ki, Ebül Fadl'ın vefatı sırasında kendisine;
"Sizi, evliyadan birçoğunun bulunduğu falan kabristana defnedelim" dediklerinde:
"Beni oraya defnetmeyin. Orada büyük zatlar bulunmaktadır. Kendimi onlara layık görmüyorum. Şu tepede, günahı, isyanı açık olanların bulunduğu bir kabristan vardır. Ben kendimi oraya layık görüyorum" diyerek son nefesini verdi...