"Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uyunuz. Kim bunlara uyarsa, bu onlar için saâdettir. Bunlara uymayan bedbahttır. Öldükten sonra, kendisi yüzünden cezâ ve mükâfât göreceğiniz amellerinizi ıslâh edip düzeltiniz. Sizden öncekiler, âhiret işleriyle uğraşıp, sâdece artan zamanlarını dünyâ işlerine harcarlardı. Siz ise bugün hep dünyâ işiyle uğraşıyor, zaman kalırsa âhiret işlerini yapıyorsunuz. Allahü teâlânın affı ile Cehennem'den kurtulursunuz. Rahmeti ile Cennet'e girersiniz. Amellerinize göre mertebeniz ve dereceniz olur. Allahü teâlânın beğendiği işleri yaparken mütevâzı ve alçak gönüllü olunuz. Günahlarından vazgeçip, Allahü teâlâya tövbe edenlerle berâber oturunuz. Çünkü onların kalbi, ince ve yumuşaktır...
Bir kimseyi övmekte ve yermekte acele etmeyin. Çünkü nice kimseler bugün sizi memnun ve râzı eder de, yarın, kötülük yapıp sizi rahatsız edebilir. Aynı şekilde, bugün ondan memnun olmazsınız da, yarın memnun olabilirsiniz. Sizce, çok önemli olan hâcetlerinizi, isteklerinizi farz namazlarda isteyiniz. Çünkü farz namazlarda yapılan duâ, farz namazın nâfileye üstünlüğü gibidir. Allahü teâlâ âhiret için çalışanın dünyâ işlerine kâfi gelir, dünyâsı husûsunda ona yardımcı olur.
Kim Allahü teâlâya karşı hâlini düzeltirse, Allahü teâlâ onunla insanlar arasını düzeltir, güzel yapar. İçini düzeltenin, Allahü teâlâ dışını düzeltir, güzel yapar."
Bu mübarek zat, oğluna şöyle nasîhatte bulundu: "Ey oğul! Takvâya, Allah korkusu ile haramlardan kaçma ipine iyi sarıl. Eğer, bugünün dünden, yarının da bugünden daha hayırlı olmasını temin edebilirsen, bunu yap. Namaz kılarken, vedâ edip, ayrılacak olan kimsenin namaz kılışı gibi kıl. Çok ihtiyaç peşinde koşmaktan, özür beyân etmek zorunda kalacağın işi yapmaktan sakın."