İki Cihan Saadetine Kavuşmak Için
Yüksek üstadımız Muhammed Mâsum Fârûki hazretleri, Mektûbâtının Birinci Cild, 10. Mektûbunda buyuruyor ki:
"En büyük saadet, iki cihânın en üstün insanı olan Muhammed aleyhisselâma tâbi olmaktır. Cehennem azâbından kurtulmak için, Allahü teâlânın seçtiği, sevdiği insanların reisine uymak lâzımdır. Cennet nimetlerine kavuşmak, Ona tâbi olanlara mahsûstur. Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için, Ona tâbi olmak şarttır. Ona uymayanların [meselâ, namaz kılmayanların ve avret mahalli açık olarak başkalarının yanına çıkanların] tevbeleri, zühdleri, tevekkülleri ve duâları kabûl olmaz. Onun yolunda olmayanların zikirleri, fikirleri, şevkleri ve zevkleri kıymetsizdir. Peygamberler, Onun hayat veren deryasından bir kadehe kavuşmakla, o derecelere yükselmişlerdir. Evliyâ, Onun sonsuz bahrinden bir yudum içmekle murâdlarına ermişlerdir. Yeryüzündeki melekler, Onun hizmetçileri, göklerdekiler, âşıklarıdır. Her şey, Onun şerefine yaratılmış, bütün varlıklar, Onun mübârek ruhundan feyiz almışlardır. Allahü teâlânın varlığını O açıklamış, her şeyin yaratanı, Onun rızasını almak istemiştir. Ona ve Onun Âline ve Eshâbına bizden duâlar olsun. O yüce Peygamber, hepimizden râzı olsun!"
Birinci Cild, 33. Mektûbunda da şöyle buyuruyor:
"Biliniz ki, saadete kavuşmak için, bir veliye mânevi bağ ile bağlanmak lâzımdır. Bu da, onun, Allahü teâlânın sevgili kulu olduğuna inanmak ve onu sevmektir. Veliye mânevi bağ [yâni muhabbet] çok olunca, [Resûlullahın mübârek kalbinden çıkıp] velinin kalbinden gelen feyizlerden, bereketlerden almak da çok olur. Veliyi görür, sesini işitirse ve O da, teveccüh ederse, yâni feyiz vermek isterse, daha çok feyiz alır. Fakat, herkese isti'dâdı, kâbiliyyeti kadar feyiz gelir. Kâbiliyet, şeriate uymakla artar. Şeriate uymayana, feyiz gelmez. Mânevi râbıtası bozuk olan, mürşidi tanımayan, kendine gelen feyizlerden alamaz. Senelerce riyâzet yapmak, onu bu saadete kavuşturamaz.