İlmi Kendisine Fayda Vermeyen âlimler!
Ebû Eyyûb Şâmi hazretleri pazartesi ve perşembe günleri oruç tutardı ve; "Pazartesi günü Resûlullah Efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" dünyâyı teşrif buyurdular. Yine bugün, Peygamber olduğu bildirildi. Pazartesi günü âhirete irtihâl (vefât) buyurdular. Pazartesi ve perşembe günü ameller Allahü teâlâya arz olunur" dedi.
Bir cenâze görünce; "Siz sabahleyin gidiyorsanız, biz de akşamleyin geleceğiz. Şu cenâze açık bir öğüt ve ibret alınacak bir şey. Fakat, gaflet çok. Öncekiler geçip gidecekler, fakat arkadakiler hiç aldırış etmezler" buyurmuştu.
Ebû Eyyûb hazretlerine birisi geldi. "(Size düşen kendinizi korumaktır. Siz hidâyette olunca, dalâlet üzere olanlar size zarar veremez) âyet-i kerimesinin tefsirini yapar mısınız?" deyince; "Nasihat eden korktuğu, nasihati dinleyen de kabûl etmediği zaman, senin vazifen kendini muhâfaza etmektir. O zaman, dalâlette olan kimse sana zarar veremez" dedi. Buyurdu ki:
"Dinde âlim olduktan sonra, dünyâlık bir menfaat alırım düşüncesiyle zarûret olmadan pâdişâh ve sultanların yanına gidip, yaltaklık edenler, attıkları adımlar kadar, Cehennemin derinliklerine, dalmış olurlar."
"Kim, bir gecesini Allahü teâlâyı zikir ile ihyâ eder, geçirirse, anadan doğmuş gibi günâhsız ve tertemiz olarak sabahlar."
"Bir ümmet içerisinde, her gün, yirmi beş kişi Allahü teâlâya, yirmi beş defâ istiğfâr ederse (bağışlanmalarını dilerse), umûma âit azapla Allahü teâlâ, onları cezâlandırmaz."
"Eğer sen Kur'ân-ı kerim okuyup da, seni kötülüklerden uzaklaştırmıyorsa, senin gerçekten Kur'ân-ı kerimi okumadığın anlaşılır."
"İlmi kendisine fayda vermeyen kimseye, cehâleti de zarar verir."
"İnsanların en yumuşak ve ince kalplisi, günâhı az olanlardır."
"Sâlih bir zâtı seven, dolayısıyla, Allahü teâlâyı sevmiş olur. İlim öğrenmeye giden kimse, dönünceye kadar, Cennet yolunda sayılır."
"Müminler yumuşak ve müsâmahakârdır. Eğer, onları çekip götürürsen, karşı çıkmaz, kabûl edip giderler."
"Âlimler bozuluncaya kadar, insanlara Allahü teâlânın azâbı gelmez."