"Ey azîz! Ahî (kardeşlik) sözü halk arasında kullanılan bir lafızdır. Bunun yüksek bir mânâsı ve geniş bir hakîkati vardır. Tasavvuf ehli kardeşliği üç mertebede açıklamışlardır. Birincisi, anne ve babası bir olan kimseler. İkincisi müminlerin kardeşliğidir. Âyet-i kerîmede meâlen; "Şüphesiz ki, müminler kardeştir." (Hucurât sûresi: 13) buyruldu. Üçüncü mertebe ise gönül ehli ve hakîkate erenler arasındaki kardeşliktir. Bu makâma fütüvvet denir. Bir kimse cömertlikle, af, emânete riâyet, şefkât ve hilm (yumuşak huyluluk), tevâzu ve takvâ ile vasıflanırsa, fütüvvet ehli böyle kimseye (ahî) kardeş adı vermişlerdir. Fütüvvet her ne kadar fakr makâmından bir makam ise de bütün makamların aslıdır. Bütün makamlar ona bağlıdır. Bütün insânî olgunlukların aslı fütüvvete bağlıdır. Çünkü bu bütün dereceleri ve mekârim-i ahlâkı, üstün ahlâkı şâmildir. Hakîkate eren büyükler, meşâyıh-ı kirâm, fütüvvetin hakîkati hakkında çok söz söylemişlerdir. Hasan-ı Basrî kuddise sirruh;
"Fütüvvet, Rabbin için nefsine düşman olmandır" buyurdu. Hâris-i Muhâsibî ise; "Fütüvvet herkese insaflı davranmayı kendine vazîfe bilmek, kimseden insaf beklememektir" buyurdu. Cüneyd-i Bağdâdî; "Fütüvvet, açık elli olmak ve eziyet vermemektir. Yâni fütüvvetin hakîkati; hayra, iyiliğe ve Allahü teâlânın kullarının rahatına vesîle olmaktır" buyurdu. Sehl bin Abdullah da; "Fütüvvet, sünnet-i seniyyeye uymaktır" buyurdu.
Hazret-iAli buyurdu ki: "Fütüvvet dört kısımdır. Gücü yettiği hâlde affetmek, gadab, kızgınlık ânında yumuşak davranmak, düşmanlığı olduğu hâlde karşısındakine nasîhat etmek, kendi ihtiyâcı olduğu hâlde başkasına vermek."
Bütün bu buyrulanlardan anlaşıldı ki, fütüvvetin bütün mertebeleri ve şekli kul hakkı ile ilgilidir. Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfte; "Kul, Müslüman kardeşinin ihtiyâcını karşıladığı müddetçe Allahü teâlâ da onun ihtiyaçlarını giderir" buyurdu.