İşitmediği, düşünmediği için kâfir olanların küfrü Küfür-i cehlî’dir. Bunlar hayvan gibidirler. Çünkü insanı hayvândan ayıran, ilim ve idrâktir. Bunlar, hayvândan da aşağıdırlar. Çünkü hayvânlar, yaratıldıkları şeyde ileridedirler. Kendilerine faydalı şeyleri anlar ve onlara yaklaşırlar. Zararlı olanları da anlayıp, onlardan uzaklaşırlar. Hâlbuki bunlar, bilmez olduklarını bildikleri hâlde, bu çirkin hâlden uzaklaşmaz, ilme yaklaşmazlar. Dağda yetişip, hiçbir din duymayıp, puta tapan müşrikler, ne Cennete, ne de Cehenneme girmiyeceklerdir. Âhırette dirildikten sonra, hesaba çekilip, zulümleri, kabahatleri kadar, mahşer yerinde azap çekeceklerdir. Herkesin hakkı verildikten sonra, bütün hayvanlar gibi, bunlar da, yok edileceklerdir. Bir yerde sonsuz kalmayacaklardır. Küçük iken ölen kâfir çocukları da, böyle yok olacaklardır.
Bir Peygamberin vefâtından sonra, çok vakit geçip, zâlimler tarafından din bozularak, unutulduğu yerlerde yaşayıp, Peygamberlerden ve İslâmiyetten haberi olmayan insanlar da, Cennete ve Cehenneme sokulmayacak, böyle tekrar yok edileceklerdir. Kâfir memleketlerinde yaşayıp, İslâmiyeti işitmeyenler de böyledir.
Îman edilecek şeyleri ve farzlardan, haramlardan meşhûr olanları, lüzûmu kadar öğrenmek farzdır. Bunları öğrenmemek haramdır. İşitip de, öğrenmeye önem vermemek küfür olur. Cehlin ilâcı, çalışıp öğrenmektir. Cehl-i mürekkeb ise yanlış îtikad etmektir. Bu cehâlet, birincisinden daha fenadır. İlâcı bilinemeyen bir hastalıktır. Îsâ aleyhisselâm, (Sağırı, dilsizi tedâvî ettim. Ölüyü dirilttim. Fakat, cehl-i mürekkebin ilâcını bulamadım) demiştir. Çünkü, böyle kimse, cehlini ilim ve kemâl sanmaktadır. Câhil ve ruh hastası olduğunu bilmez ki, ilâcını arasın! Ancak, Allahü teâlânın hidâyeti ile hastalığını anlayan, bu dertten kurtulabilir.