İyiliğe Karşı, Iyilik Yapmak Insanlık Vazîfesidir
İyilik edene, mâl ile, hizmet ile karşılığı yapılır. Bunu yapamayan, hamd ve senâ, teşekkür ve duâ eder. Karşılık yapmayanın başına kakılır. Kötülenir. İncitilir. Çünkü, iyiliğe karşı, iyilik yapmak, insanlık vazifesidir. Böyle olunca, her iyiliği yapan, en büyük iyilik olarak, yok iken var eden, en güzel şekli veren, lüzûmlu uzuvları, kuvvetleri ihsân eden, her birini bir âhenk ile işleterek sıhhat veren, akıl ve zekâ bahşeden, çoluk çocuk, ev, ihtiyaç eşyası, gıdâ, içecek, elbiselerimizi yaratan yüce bir sahibe, bu nimetleri sebepsiz, karşılıksız ihsân eden ve her an yok olmaktan, düşmandan, hastalıktan muhâfaza eden ve bize hiç ihtiyacı olmayan, sonsuz kuvvet, kudret sahibi olan, Allahü teâlâya şükretmemek, kulluk hakkını ödememek ne büyük kabahat, ne çok zulüm ve ne alçak bir vaziyet olur?..
İnsan, Allahü teâlâya karşı lâzım olan şükür borcunu nasıl yapmalıdır? İnsanın Allahü teâlâya karşı vazifesi üçe ayrılır: Birincisi, bedeni ile yapacağı işlerdir. Namaz, oruç gibi. İkincisi, ruhu ile yapacağı vazifedir. Doğru itikat etmek [Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek, inanmak]. Üçüncüsü, insanlara adalet yapmakla, Allahü teâlâya yaklaşmaktır. Bu da, emâneti muhâfaza, insanlara nasihat etmek, evvelâ İslâmiyeti öğretmekle olur.
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, ibâdet üçe ayrılır: Doğru itikat, doğru söz ve doğru iş... Bunlardan son ikisinde, açık olarak emredilmemiş olanlar, zamana ve şartlara göre değişir. Allahü teâlâ, Peygamberleri vâsıtası ile değiştirir. İbâdetleri, insanlar değiştiremez. Peygamberler ve bu büyüklerin vârisleri olan, Ehl-i sünnet mezhebinin âlimleri, ibâdetlerin çeşitlerini ve nasıl yapılacaklarını ayrı ayrı bildirmişlerdir. Herkesin bunları öğrenmesi ve ona göre hareket etmesi lâzımdır.