İyilik Yaptıkları Zaman Sevinenler
"Dünya sevgisi ve nefsin arzu ve istekleri gibi kirli düşüncelerle meşgul olan bir kalp, Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yardımlarına kavuşmaktan mahrumdur. Hattâ o huzurda böyle bir kalp ile bulunmak bile uygun değildir. Mümkün olan nisbette kalbini uygunsuz düşüncelerden temizlemeye gayret ederek ve o huzurda bulunmaya lâyık olmadığını düşünerek, mahzun bir gönülle, Resûlullah efendimizin af ve merhametlerinin genişliğinde ümitli olarak O'nun kabr-i şerifinde bizim bilmediğimiz bir hayat ile diri olduğunu, ziyaretine gelenleri, ziyaretçinin derecesi, hâli ve kalbine göre tanıyıp, yardım ettiğini ve daha bunun gibi şeyleri düşünerek ziyaret eder. Muhabbet ve bağlılığı nisbetinde o deryadan feyiz alır. İki cihan saadetine kavuşmanın, ancak ve yalnız dünya ve âhıretin efendisi olan Muhammed aleyhisselâma tâbi olmaya bağlı olduğunu düşünerek, her hâlinde O'nun sünnet-i seniyyesine uymağa çalışır..."
Resûl-i ekrem efendimiz bir hadis-i şerifte buyurdu ki: "Kime, yaptığı iyilik sevinç verirse ve işlediği kötülük de üzüntü verirse, o kimse mü'mindir."
Resûlullah efendimiz şöyle duâ buyururlardı: "Allahım! Beni, iyilik yaptıkları zaman sevinen, kötülük yaptıkları zaman senden af ve mağfiret dileyen kullarından eyle!"
İyilik yapınca, Allahü teâlânın o iyiliği yapmaya muvaffak kılması, insanı sevindirir. Kötü bir amel işlediği zaman, Allahü teâlânın onu nefsine bırakması, yardımda bulunmaması ve şeytanın aldatması ile kötü bir işi işlemesi insanı üzer. Bu sebeple, Allahü teâlânın azâbından dolayı korku içinde bulunur. Bir kimsenin bu durumda olması, onun imânının doğruluğuna delalet eder. Çünkü Allahü teâlânın sonsuz nimetleri ile sevinmek, vadine güvenmek ve azaplarla tehdidinden korkmak, Allah ve Resûlünü tasdikin kuvvetinden ve imânın doğruluğundan dolayıdır. Bu husûsu Resûlullah efendimiz gayet veciz ve güzel bir şekilde şöyle buyurmuşlardır: "Mümin bir iyilik yaptığı zaman onun sevâbını umar, bir kötülük yaptığı zaman ise onun cezasından korkar."