Kıraat Ve Fıkıh âlimi Abdurrahman Echûrî

Abdurrahman Echûri hazretleri, Kahire'de çeşitli medreselerde fıkıh dersleri vererek birçok talebe yetiştirdi. Maliki fıkhında yazdığı "Şerh-i Muhtasar-ı Şeyh Halil" kitabı meşhur oldu. Uzak yerlere giden kervanlar onun kitaplarını Mağrib ve Tekrur'a (Sudan) kadar götürdüler. Böylece eserleri çok yerlere yayıldı.
Bu mübarek zat, çok talebe yetiştirdi. En meşhur talebesi Abdülvehhâb-ı Şa'râni'dir. Bu talebesi öyle meşhur oldu ki; etraftan akın akın gelen talebeler medreseyi doldurur, onun eşsiz bir deryâ olan bilgilerinden istifâdeye çalışırlardı. Talebelerine hem zâhiri, hem de bâtıni ilimleri öğretirdi. Hattâ kendisini çekemeyen ve aleyhinde olanlara rüyâda görünür, onları ikâz eder, bozuk düşüncelerden korurdu. Böylece onların da istifâde etmesini sağlar, Cehennemde yanacak bir hâlden onları korumaya çalışırdı. Bu talebesinin merhameti çok fazlaydı. Abdülvehhâb-ı Şa'râni insanlar arasındaki anlaşmazlıkları her iki tarafı üzmeden çözer, iki tarafın da kabul edeceği bir neticeye bağlardı...
Abdurrahman Echûri'nin bu kıymetli talebesi üç yüzden fazla eser vermiştir. Bunların en kıymetlisi dört mezhebin fıkıh ilmini bir araya topladığı "Mizân-ül-Kübrâ"dır...
SON NEFESTE BİLE FIKIH...
Abdülvehhâb-ı Şa'râni hazretleri diyor ki:
"Hocam Abdurrahman Echûri hazretlerinin ölüm hastalığında yanındaydım. Gücü kuvveti gitmiş, eliyle ağzına su götürmeye mecali kalmamıştı. O sırada bir şahıs, fıkhi bir mesele sormak için geldi. 'Beni oturtunuz' dedi. Biz de onu oturtup, yaslanması için arkasına bir şeyler koyduk. O şahıs sualini yazıp uzattı.
Hastalığının çok şiddetli olmasına rağmen şuuru ve aklı yerindeydi. Sualin cevabını yazıp verdi ve sonra da Kelime-i şehadeti söyleyerek ruhunu teslim etti."