Kabir Üzerinde Oturmak Uyumak Mekruhtur
Mevtâ, cuma günü kabrini ziyâret edeni tanır. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" her sene Uhud dağındaki şehidleri ziyâret edip, (Esselâmü aleyküm bi-mâ sabertüm fe-ni'me ukbeddâr) okurdu. Hâcılar burasını perşembe, sabâh erken ziyâret edip, öğle nemâzını (Mescid-i Nebi)de kılmalıdırlar. Uzak kabirleri ziyâretin mendûb olduğu buradan anlaşılmakdadır. Halil-ür-rahmân, Seyyid Ahmed-i Bedevi gibi evliyâ bunun için ziyâret edilmektedir.
İmâm-ı Gazâli hazretleri diyor ki: Hadis-i şerifte, (Üç mescidden başka mescidlere ziyâret için gidilmez) buyuruldu. Çünkü, başka mescidlerin faziletleri birbiri gibidir. Fakat, evliyânın Allahü teâlâya kurbları hep bir değildir. Ziyâret edenler, her birinden başka başka faydalara kavuşurlar. Günâh işleyenler bulunsa da, "Kurbet"leri terk etmemeli, gitmeli, bid'at işleyenler görülürse, onlara mâni olmalıdır. Cenâzede bulunmak da böyledir.
Kabir ziyâret ederken, kabir üzerinde oturmak, uyumak mekruhtur. Mezarlıktaki yolu, kabirler üzerinde, sonradan yapılmış zanneden kimse, bu yoldan geçmez. Bir kabre Kur'ân-ı kerim okumak için, yanındaki eski kabirlerin üstüne basmak ve oturmak icâb ederse, mekruh olmaz. Yeni kabir üzerine, yine oturulmaz.
Mezârlıktaki yeşil otları, dalları koparmak da mekrûhtur. Kuru otları koparmak câizdir. Kabir üzerine çiçek ve ağaç dikmek meyyite faydalıdır, iyidir. Buna verilecek parayı, namaz kılan fakire sadaka vermek daha iyidir. Kabristânda bulunan ağaç, orası kabristân yapılmadan evvel yetişmiş ise, toprak sâhibinin mülkü olur. Ağacı ve meyvelerini dilediğine verir. Sâhipsiz toprak olup, halk tarafından kabristân yapılmış ise, ağaçlar, meyveler ve toprak, önceden gelen âdete göre kullanılır. Ağaçlar, kabristân yapıldıktan sonra yetişmiş ise, bunları diken malûm ise, o kimsenin mülkü olurlar. Bunları ve meyvelerini fakirlere sadaka verir. Ağaçlar, kendiliklerinden yetişmiş iseler, diken kimse bilinmiyorsa, hâkimin karârı ile amel olunur. İsterse, sattırıp, parasını kabristânın ihtiyâclarına sarf ettirir.