Talebelerine buyurdu ki: "Bizim yolumuzda ilk önce lazım olan, ahlâkını düzeltmeye nefsini hesâba çekmeye çalışmalıdır. Bu yolun büyükleri nefsin temizliğini, kalbin temizliğine vâsıta yaptılar. Çünkü nefs, kulun amellerinin mihveridir. Ameller nefs üzerinde meydana gelir. Şöyle ki:
Kalbin fesâdı, bozukluğu nefsin bozukluğundandır. Kalb bozulunca vücutta bozukluk meydana gelir. Kalbin iyiliği nefsin sâlih iyi olmasına bağlıdır. Dolayısıyla cesed de iyi olur. Onun için ahlâkınızı düzeltiniz, nefs muhâsebesini iyi yapınız. Bunu ise, Resûlullah efendimize çok salât okumak sûretiyle yapınız. Onun için bu yola girmiş olan çok salât okumakla meşgul olmalıdır ki, kalbi Peygamber efendimizin sevgisi ile nurlansın, nefsin başka şeylere olan bağlılıkları yok olsun. Daha sonra Allahü teâlâyı zikretmelidir. Kalb, Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve selem” vâsıtasıyla Allahü teâlânın zikir nurlarının parıltılarına kavuşur. İşte kazançlı amel budur."
Bu mübarek zatın, kalblere huzur veren vaazları vardı. Bu vaazlarından biri şöyledir:
Allahü teâlâ; "Dünyâ hayâtı ancak metâ-ı gurûr'dur" buyurmaktadır. Bâzı ârifler de "Dünyâyı üç talakla boşa! Kendine ondan başka birini ara! Çünkü dünyâ kötü bir 'zevce'dir. O kendine gelene kıymet vermez. Ondan Rabbine dön! O sana ezâ etmeden önce ondan korun ve onun hevâsından uzaklaş. İşte bu sûrette Cennet'e girersin" buyurmaktadır.
Hepimiz dünyânın bir gün yok olacağını, kendine sarılanları yalnız bırakacağını biliyoruz. Böyle olduğu o kadar açıktır ki, bunun için delil getirmeye bile hâcet yoktur. Fakat nefs, şeytan, tûl-i emel, nefsin arzu ve istekleri kalbde kalın perdeler meydana getirmiştir ki, bu yüzden gözler uykuda, basiretler kapalıdır. Bu kısa hayâta aldanmaktan sakının. Ahmed Rufâî hazretleri ne güzel îkâz ediyor:
"Ey nefesleri sayılı insan! İnsan ömrünün sonu olan gün elbette gelecek!"