Etrafında bulunan talebeleri Şeyh'in sözlerine şaşıp; "Ne olur kabûl ediniz." dercesine bakışlarıyla yalvardılar. Fakat Şeyh Sineçâk Yûsuf Baba yine kabul etmedi. Sultan, dergâhın kapı sına kadar geldi. Talebeleri belki de Şeyh Efendi son anda biraz yumuşar diye düşündüler. Sineçâk Yûsuf Baba oturduğu yerden kalktı, tatlı tatlı gülümsedikten sonra hiç bir şey olmamış gibi; "Pekâlâ o gelirse biz gideriz." buyurdu. Derviş hücrelerinden birisine girdi, cübbesinin geniş tarafını başına doğru çekip yere uzanıverdi. Pâdişâh ve berâberindekiler dergâha girdi ler. Sineçâk Yûsuf Baba'yı yere uzanmış, cübbesini de yüzüne örtmüş olarak görünce şaştılar. Yüzünü açıp baktıklarında vefât etmiş olduğunu gördüler. Kânûni Sultan Süleymân Han, bu olanlar üzerine Sineçâk Yûsuf Baba'nın dergâhından mahzûn ve üzüntülü olarak ayrıldı.