Kerametler Menbaı Ahmed Şemseddîn
BİR DENİZ YOLCULUĞU...Küçük yaştan itibâren ilim tahsil eden Şeyh Ahmed Şemseddin; âlim, fazilet sâhibi, zâhid, dünyâya önem vermeyen, çok ibâdet eden ve fakih bir zât oldu. Zap Suyunun yakınında bulunan Ahmedova köyünde yerleşti. Babası ona insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmak husûsunda icâzet verdi. Pek çok güzel halleri ve kerâmetleri görüldü... Talebelerinden Hacı Mehmed Emin Efendi onun şu kerâmetini anlattı:
Deniz yolu ile hacca gidiyorduk. Bindiğimiz gemi bir ara şiddetli bir fırtınaya tutuldu. Gemi batacak duruma geldi. Kaptan, yolcuları boşaltmak niyetiyle can kurtaran sandallarına yolcuların binmesini istedi. Yolcular sandallara binmek üzereyken Şeyh Ahmed Şemseddin hazretleri kaptana seslenerek; "Korkma, bu gemiye hiçbir zarar gelmeyecektir!" buyurdu. Allahü teâlânın kudretiyle biraz sonra hava yumuşayarak fırtına dindi, ortalık durgunlaştı. Yolcular da kendilerine geldiler. Gemi ise yoluna emniyetle devâm etti. Kaptan, denizcilerle birlikte Şeyh Ahmed Şemseddin hazretlerinin ellerini öpüp talebesi oldular...
Ahmed Şemseddin Tavili hazretleri 1890 senesinde ortaya çıkan salgın vebâ hastalığına tutuldu. Hastalığı sırasında büyük kardeşi Ömer Ziyâeddin Efendi yanına geldi. Şeyh Ahmed içi yandığından ağabeyine:
"İçim yanıyor. Bir parça kar getirebilir misiniz?" dedi.
KAR GETİRDİLER; ANCAK!..
Ömer Ziyâeddin Efendi, mevsim yaz olduğundan, ancak yüksek dağların doruklarında bulunan kardan getirtmek için adam gönderdi. Fakat giden şahıs geri dönmeden Şeyh Ahmed Şemseddin vefât etti. Ömer Ziyâeddin Efendi, gelen kardan bir avuç alarak rûhunu teslim etmiş olan Şeyh Ahmed'in avucuna koydu. Bu sırada Şeyh Ahmed karı öyle sıktı ki, kar eridi. Orada bulunan Molla Şeyh Abdülkâdir, Ömer Ziyâeddin Efendiye dönerek; "Şeyh Ahmed kalbiyle Allahü teâlâyı anıyor. O henüz ölmemiştir" dedi. Ömer Ziyâeddin Efendi de Molla Abdülkâdir'e; "Şeyh Ahmed'in ölümü böyledir" buyurdu...