Kimseye Faydası Olmayan, Kimseden Faydalanamaz
"Arif, Allahü teâlâdan başka bir şey için esef ve hüzün duyar mı?" diye sordular. Dedi ki: "O'ndan başkasını görür mü ki esef etsin." "Ârif mahlûkâta, eşyâya hangi gözle bakar?" dedim. "Yok olacak ve yok olmuş gözüyle bakar" buyurdu. "Allahü teâlânın rızâsına nasıl kavuşulur? Allahü teâlâya kavuşma yoluna nasıl girilir?" diye soran birine; "Âlimlerle berâber olur, câhillerden uzak durur, amel ve zikre devâm edersen, Allahü teâlâya kavuşursun" buyurdu.
Yine buyurdular ki: "Tesiri, kulun işinde ve hâlinde görülmeyen hakikat, hakikat değildir."
"Hak'tan fazileti taleb eden, ona vâsıl olur."
"Kimseye faydası olmayan, kimseden faydalanamaz."
"Sözün hası odur ki, ya Allahü teâlâyı hâtırlatmalı ya da O'ndan haber vermelidir."
"İnsanda huzûr ve sevinç, şu üç şeyle hâsıl olur: Birincisi; kişi Allahü teâlâya ibâdet edip, beğendiği işleri yaptığı zaman duyduğu sevinç ve rahatlık. İkincisi; kalbini Allahü teâlâdan başka her şeyden sıyırıp, sâdece Allahü teâlâ ile berâber kılmak. Üçüncüsü; Allahü teâlâdan başka şeyler hakkında konuşmayı bırakıp, Allahü teâlâyı anmaktan hâsıl olan tatlılık ve sevinç."
"Allahü teâlânın anılması sebebiyle meydana gelen neşe ve sevincin alâmeti üç şeydir: Birincisi; kulun dâima, tâat yâni Allahü teâlânın beğendiği şeyler üzere olması. İkincisi; dünyâdan ve dünyâya düşkün olanlardan uzak kalması. Üçüncüsü; yaptıkları ibâdet ve tâatlerde, sâdece Allahü teâlânın rızâsını gözetmesi. İnsanların da görmesi ve bilmesi düşüncesinden kurtulması."
"Allahü teâlâyı seviyorum deyip de, O'nun emrine uymayan kimse dâvâsında yalancıdır. Korkmadan sevdiğini söyleyen aldanmıştır."
"En faziletli ve üstün amel, bilerek yapılan ameldir."
"Gerçek tevekkül sâhibi, her şeyi Allahü teâlâdan bekler, başkasına eziyet ve sıkıntı vermez. Başına gelen belâ ve musibetlerden dolayı kimseden şikâyetçi olmaz. Mahrum kaldığı şeyler sebebiyle de kimseyi kötülemez. Çünkü o, hayrın da, şerrin de, Allahü teâlâdan olduğuna imân etmiştir."