Koca Cafer Paşa
Koca Cafer Paşa bu mektubu gülümseyerek okudu. Sonra gözlerini, mektubu getiren elçiye dikti. Yanında bulunan bir askere:
"Bana askerimin yediği ekmeği getir" dedi. Muhafız derhal Osmanlı askerinin yediği çamura benzer bir okka ekmeği getirdi. Paşa bu ekmeği düşman elçisine gösterdi ve:
"Kale muhafızlarının çektiği ızdırap ve mahrumiyet doğrudur. İşte askerimizin yediği ekmek budur. Kumandanınızın istediği kale benim değil milletimindir. Ben bu kalenin muhafazasına memur edilmişim. Bana ait olmayan bir şeyi başkasına veremem. Sonuna kadar müdafaasıyla mükellefim. Ben servet sahibi değilim. Rüşvet almak da muradım değil dir. Miras olarak evladıma, şu getirdiğiniz mektubu bırakacağım." Dedi ve topallaya topallaya birkaç adım yürüdü. Muharebelerde bir ayağından yaralanarak sakatlanmıştı. Elçiye şöyle dedi:
"Görüyorsunuz ki ben bir ihtiyarım, ayağım da sakattır. Sizin kuman danınız genç ve dinçtir. Elimize birer kılıç alalım. İkimiz Temeşvar kalesinin önündeki meydanda döğüşelim. Eğer kumandanınız beni öldürürse kaleyi derhal size teslim edeceklerine söz veriyorum. Şayet ben kumandanınızı haklarsam buradan savulup gitmeyi taahhüd eder misiniz?"
düşman elçisi bu ihtiyar kumandanın cesareti karşısında dona kaldı. Kaleyi kolay kolay bırakmayacaklarını anlayıp, sessizce dönüp gitti. Kumandanına Paşa'nın dediklerini aynen anlattı. Muhasara yine devam etti. Taarruzu şiddetlendirmelerine rağmen bir netice alamadılar.
O tarihe kadar başka cephelerde devam eden savaşlar anlaşmalar ile neticelenince, Padişah II. Mustafa ordunun başına geçerek Macaristan üzerine sefere çıktı. Osmanlı ordusu Temeşvar yakınlarına geldiğinde Avusturya ordusu muhasarayı kaldırıp geri çekilmek zorunda kaldılar.