Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî
Abdullah-ı Dehlevi'nin huzûrundaHindistan'ın en büyük velisi ve büyük İslâm âlimi, Şâh Abdullah-ı Dehlevi'nin huzûruna kavuştu. O mübarek zatın huzûrunda büyük velilerden olmak saâdetine erişti.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdi, bir gün, talebelerine ve sevenlerine buyurdu ki:
-Allah adamlarının iğnesini (dokunaklı sözlerini) ilâç gibi bilmelidir. Çünkü bu tâifenin celâli, cemâl ile karışıktır. Yâni kızmalarında da merhamet vardır...
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdi hazretleri, bir gece yatsıdan sonra çoluk-çocuğunu yanlarına çağırdılar. Onlara hitâben;
-Hepinize hakkımı helâl ettim. Birbirinizden ayrılmayınız. Vefâtınıza kadar bu evde kalınız! buyurdular.
Abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan sonra;
-Şu anda tâuna (veba) tutuldum, buyurdular. Mübârek yüzleri sarardı. Sabahleyin de çoluk-çocuğuna dönerek tekrar;
-Bundan sonra beni meşgul etmeyiniz. Hiçbir kimse ile sohbet etmek istemiyorum. Rabbim ile meşgulüm. Yanımda hiç kimse bulunmasın!..
Fecr sûresini okudu ve...
Göz uçları ile kıbleye yönelip sağ yanı üzere yatarak, murâkabe ve Allahü teâlânın kudretini tefekkürle meşgûl olmaya başladı. Şevvâl ayının yirmi altıncı günü idi... Mevlânâ Hâlid hazretleri Fecr sûresinin son âyetlerini okudu. Meâlen; "(Sonra Allah mümin kimselere şöyle buyurur): "Ey (imânda sebât gösteren Allah'ı anmakta huzûra kavuşan) mutmainne olan nefs, dön Rabbine (Cennet'te sana hazırladığı nimetlere) sen O'ndan (sana verdiklerinden ötürü) râzı, O da senden (imânın sebebiyle) râzı olarak. Haydi gir (sâlih) kullarımın içine. Gir Cennet'ime."
Bu âyet-i kerimeleri okuyup bitirdikten sonra, mübârek rûhu Cennet-i âlâya uçtu... Namazını talebesi İbn-i Âbidin hazretleri kıldırdı...