Mevlana’nın Talebesi Sipehsalar Feridun
O bir seraskerdir...Sipehsalar Feridun, ataları gibi bir Selçuklu devletinin askerlerinden biri olup, cesur, cömert, zarif ve güzel ahlaklı bir komutandı. Gençliğinde Mevlana hazretlerinin meclisine gider, sohbetine doymak bilmezdi. Babası öldükten sonra Alaaddin Keykûbat tarafından komutan olarak atandı. Bir gün yine meclisine katıldığı Mevlana hazretleri tarafından şu sözlerle taltif edildi:
-Ey Feridun, bir müddet cihad-ı asgarın kumandanı oldun, bundan sonra da ebrar askerinin kumandanı ol!
Hadis-i şerifte işaret edildiği gibi, savaşı küçük cihad olarak değerlendiren Mevlana hazretleri, Feridun bin Ahmed'e nefsiyle mücahede edenlerin önderliğini teklif etti. O da bu davete uydu, talebesi oldu. İşte Sipehsalar Risalesi de bu şekilde ortaya çıktı. Savaşa gideceği zaman manevi desteğini almak üzere el öpmeye gelen Sipehsalar Feridun, pekçok savaşın hikâyesini yaşanmış gibi önceden Mevlana hazretlerinden dinliyordu. Bu görüşmeler esnasında onun pekçok üstün özelliğine şahit oluyor, yakınlarını da tanıma imkânı buluyordu...
Hocasının ayak ucunda...
Sipehsalar Feridun miladi 1301 yılında vefat etmeden önce de, "Devletsiz başımız o hakikat sultanının ayaklarındaydı, vefatımdan sonra da öyle olmak münasiptir" sözleriyle vasiyette bulunduğundan, Sultan'ül Ulema'nın kabrinin ayak ucuna defnedildi...