Molla Marûf Nerkisecârî

Allahü teâlâ, sevgili Peygamberini, insanların hepsinden dahâ yüksek tutarak, hepsi yerine Onu söylemiştir. Onun şerefini bu âyet-i kerime ile de anlatmıştır. Bu kelimeyi değiştirmek, Onun şerefine dokunmak olur. O şerefi Ondan alıp, kendimize vermek olur. (Rabb-il-izzeti) ya'ni izzet, kıymet sâhibinin Rabbi, (Rabbike)nin bedelidir. Allahü teâlâ, izzeti, şerefi, sevgili Peygamberine bedel yapmıştır. Bu şerefi, Onun Peygamberinden ayırarak, kendisine almak, değiştirmek, bir pırlantayı taşa atıp parçalamak gibi oluyor. Kur'ân-ı kerimin belâgati altüst oluyor. (Sübhâne rabbike) demek, (Bütün insanların üstünde, akılların ermediği kemâlâtın, üstünlüklerin sâhibi olan senin gibi bir Peygamberi yaratan, yetiştiren Rabbin, her ayıptan münezzehtir) demektir. Hâlbuki, (Sübhâne rabbinâ) demek, (Biz günâhı çok, âsi kulların yaratanı, yetiştireni her ayıptan münezzehtir) demektir.
İLMİ VE AKLI OLAN!..
Allahü teâlâyı tenzih etmekte, senâ etmekte günâhkâr kulları araya sokmanın, ne kadar yersiz olduğu, ilmi ve aklı olan kimse için, pek meydândadır. O hâlde (Sübhâne rabbike) makâmı, (Sübhâne rabbinâ) makâmından, edeb, fesâhat ilimleri bakımından, kat kat dahâ yüksektir. Ya'ni (Sübhâne rabbike) demek, (Sübhâne rabbinâ) demekten, tenzihe ve senâya dahâ ziyâde uygundur...
Âyet-i kerimede Allahü teâlâ, kendi kendini medh ve senâ ediyor. İnsan, bundan dahâ iyi senâ yapabilir mi?"